"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Birlik içinde coşan gönüller

Sinan Özden
03 Mart 2019, Pazar
Bu yol, Bir’i isteyenlerin, Bir’e aşık olanların, Bir Bir Bir diye haykıranların yoludur.

Bir için mücadele edenlerin, Bir’in (Allah’ın) kelâmını ilâm ve ilân edenlerin yoludur.

Birlik için, bir ve beraber olmak için ter döken bu uğurda fedakâr ve vefakâr olanların yoludur.

Hak için, hukuk için, adalet için, hürriyet-i şer’i için koşanların yoludur.

Bir olmak, beraber olmak, müfritane irtibat ile sağlam bir uhuvvet ve muhabbet dolu olanların ve şevk saçanların yoludur.

Bir tek yolları olan Hak Yolu’nda sebat edenlerin yoludur.

Bir tek yüzü olan, başka planları olmayanların, Hak dâvâları uğrunda tavizsiz ve istikrarlı olanların yoludur.

İşte, bu yol birlik için coşan gönüllerin aşk ve şevk dolu yoludur.

Bu mısralarla yazıya başlamak istedim. Çünkü önce yazılacak olan yazıdaki gönül erlerinin vasıflarını belirtmek istedim.

Şimdi Risale-i Nur’daki ittihad ve vahdet ihtiva eden bölümleri ele alıp bu minval üzere inceleyelim inşaallah.

“Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârane ittihad gittiği vakit manevî hayat da gider.” (Barla Lâhikası/124)

Hayat, vahdet ve ittihad, başka bir deyimle birlik ve beraberliğin neticesinden teşekkül etmiştir. Aynı dâvâ için gönül verenlerin mabeynindeki ittihad ve tesanüd bağları, mânevî hayatın tesisi hususunda oldukça önem arz eder. Aynı yolda yürüyen, gayeleri bir olanların yolunda nifak ve ihtilâf dikenleri olacaktır elbette. Lâkin bu dikenlere basmadan, bu yolda ilerlerken o dikenlere varılmadan bazı fedakâr ve basiretli yoldaşlar o dikenleri -ellerini kanatsa da- alıp kenara atmalı ki geriden gelenler o dikenlere basıp birbirleri arasında ihtilâf tohumları ekilmesin. Birliğin muhafazası için birilerinin bu uğurda cefa çekmesi, umumî selâmetin oluşmasını sağlar. Manevî hayatın muhafazası ancak ittihadı tam tesis etmekle mümkündür. Aksi takdirde dikenlerin (ihtilâf ve nifak tohumlarının) canımızı yakması muhtemeldir.

“Evet tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulübü ister. Ve vahdet-i itikad dahi vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder.” (Mektubat/289)

Tevhid inancına sahip olanların kalplerinde kin, adavet, ifsad, tahrip gibi olumsuz etki oluşturacak hasletler bulunmaz. Tek Allah’a inanılıyorsa, Tek Mabud’a ibadet ediliyorsa, Tek Rab’den meded umuluyorsa kalplerin ihtilâf selleriyle tahrip olmasına izin verilmemelidir. Vahdete (birlik) itikadı olanların toplumsal olarak da birlik içinde olmaları gerekir. Birlik ve beraberlik ibarelerinin bir arada kullanıldığında anlam kazanması buradan gelmektedir. Evet, şimdi aynı dâvânın yolcuları arasında birlik ve beraberlik olmazsa onlar nasıl ayakta dursun? 

Nasıl güçlenip manevî hayatlarını idame ederler? Ne demiş büyüklerimiz “Birlikten kuvvet doğar.” Bir olalım ki diri kalabilelim.

“Meselâ, her ikinizin Hâlıkınız bir, Malik’iniz bir, Mabud’unuz bir, Razık’ınız bir, bir bir bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir, bir bir yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, ona kadar bir bir.” (Mektubat/289)

Bu kadar bir birler varken bizlerin fındık kabuğunu doldurmayan sebepler için birbirimize kin besleyip adavet edip Cenab-ı Hak nezdinde çok önemli bir konuma sahip olan ‘İlâhî bir mektup’ mesabesinde olan bir kardeşimize küsmekle, onu dışlamakla ya da aramızda ihtilâfların oluşmasına nasıl mahal veririz?

Dâvâ şuuru olanlar, bu kadar bir birlerin olduğu ortak paydayı parçalamaz, bölmez, mahvına çalışmaz. Bizi yaratanın, muallimimizin, kitabımızın, kıblemizin, dinimizin bir olduğu halde bizler ittihad ve tesanüd ile sahip olunan bu birlerin hakkını vermezsek mesulüz.

Elhasıl: Birlik ve beraberlikler her daim olmalı. Müfritane irtibatı, gerektiği gibi yaşamanın neticesinde meydana gelecek uhuvvet ve muhabbet ortamının meyvesinden herkes istifade eder. Bizler birbirimizin her zaman hal ve hatırını sorup hasbihal etmeliyiz. Birbirimize, makine çarklarının birbirine muaveneti misillü yardım etmeliyiz. İhlâs, uhuvvet, ittihad ve tesanüdümüzü tam bir sebatla muhafaza etmeliyiz. Müfritane irtibat böylelikle sağlanmış olur. 

Yazıyı sonlandırırken, Risale-i Nur’un matbuat âleminde tam yarım asırdır naşirliğini yapan “Yeni Asya Gazetesi”nin 50. yılını tebrik eder, kıyamete kadar tavizsiz istikrar çizgisinde, hakkın savunucusu olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. Selâmetle kalın…

Okunma Sayısı: 1083
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı