"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Toplumun kanayan yarası: Samimiyetsizlik

Sinan Özden
13 Haziran 2019, Perşembe
Samimiyet; ihlâs, içtenlik, gönülden bağlılık, kalben sevmek, fikren benimsemek gibi manaları barındıran çok önemli bir durumdur.

Samimiyet kavramı hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Şahsî hayatımızda, aile hayatımızda, insanî ilişkilerimizde, iş hayatımızda, eğitim hayatımızda vb. birçok sahada samimiyet olgusu yer alır. Kişi, aile hayatında eşini ve çocuklarını Cenab-ı Hakk’ın kendisine emanet olarak verdiği şuuru içerisinde, onlara karşı tutum ve davranışlarında samimî olursa; onların gönüllerini kazanır ve aile hayatının saadeti olan huzur ve mutluluğu yakalar. İş hayatında; işine dört elle sarılırsa, işini itina ve samimiyetle, severek ve benimseyerek yaparsa; işinde muvaffak olur. Bakın, size çalıştığım bir işletmenin sahibi ile aramızda geçen konuşmadan söz edeyim.

Çalıştığım işletmenin sahibi ile muhabbet etmekteydik. Muhabbetimiz o kadar koyulaştı ki kendisine bu samimî muhabbetinden dolayı ısınmaya başladım. Gerçekten çok içten ve yürekten konuşuyordu. Konuşurken gözlerimin içine bakıyor, bana verdiği etkileyici değeri konuşma ve davranışlarıyla ispat ediyordu. Tabi bu da beni ziyadesiyle memnun etti. Çünkü bir insanın gerçekten size değer verdiğini hissettiğiniz an, o kişiye karşı fıtrî bir muhabbet ve samimiyet beslersiniz. Bizimkisi de bu cinsten bir şeydi. Ve kendisine abi diye hitab etmeye başladım artık. Neyse, muhabbetimiz devam ediyordu. Çalışma esnasında kendisini bir kez olsun ofise çıkarken görmedim. Her zaman biz çalışanlarla iç içe bulunuyordu. Tabi bu durum benim merakımı celbetti. Çünkü kendisi hem mühendis hem de patrondu. İstese çalışanların yaptığı işi yapmayabilirdi. Biz ne yaparsak işin en küçüğünden tutun en büyüğüne kadar o da aynı bir işçi gibi çalışıyor ve yoruluyordu. Tabi muhabbet esnasında bu durum aklıma gelmişti. Kendisine bu merakımı paylaştım ve neden böyle yaptığını sordum.

Bana, ”Kardeşim, ben istesem kahvemi alıp ofise çıkıp bir patron gibi rahatça davranabilirdim. Bunu yapsam bana kim ne diyebilir ki! Ama ben bu işletmenin başarılı bir ilerleme kaydetmesini istiyorsam bizzat işçilerle senkronize halinde çalışmalıyım. Yoksa sadece işi çalışanlara bırakırsam ve hep bir patron havası estirirsem bu işletme ayakta kalmaz. Çünkü işçi bir süre sonra işi savsaklayıp bozabilir ve özen göstermediği için belki de işletmeye ciddî zararlar getirebilir. Bunun neticesinde hem ben, hem de işçinin kendisi bu zarardan olumsuz etkilenir. Ayrıca bir işçinin iş şartlarını kendi gözlerimle, deneyimimle, hususî olarak onlarla birlikte çalışarak görebilirim ve iş noktasında ihtiyaç halinde iyileştirmelere gidebilirim. Böylelikle hem işçinin performansı artar hem de işçi işinden memnun olur; işi severek ve benimseyerek yapar.” 

Bu açıklamaları duyunca hayretler içerisinde kendisini dinliyordum. 

Ve konuşmasına şöyle devam etti: “Bak kardeşim, sana bu durumu 2 aşamada anlatayım, dedi. 

Birinci durum: İşveren empati kurarak kendisini bir işçinin yerine koyup –ki kendisi bu empatiyi düşüncede değil, bizatihi çalışarak yapıyordu- hareket ederse; işin şartlarını daha iyi anlar. Şimdi ben bir işçi olarak çalışıyorum. Durumu bu minvalde düşünelim. İşin çalışma saati, iş ortamı, yemekler, işveren-işçi ilişki düzeyi, maaş miktarı, molalar vb. şartların bu çalışmam neticesinde işçiye uygunluk derecesini belirlersin. İşçiye karşı nasıl bir yol izleyeceğini keşfetmiş olursun. Böylelikle işçiyi hem memnun edersin, hem de iş potansiyelini arttırmış olursun. İşçi, artık işini severek, benimseyerek ve samimiyetle yapar. 

İkinci durum ise şudur: İşçi empati kurarak kendisini işverenin yerine koyup, bu iş yeri, makineler, ürünler, malzemeleri kendi malıymış gibi düşünsün. Mal sahibi malına bile bile zarar verir mi? Elbette, vermez. İşi bile bile bozmaz. Kurnazlık yapıp işten kaytararak iş akışını bozmaz. Çıkan ürünlerin en güzel şekilde çıkmasına özen gösterir. Yani işine dört elle sarılıp bu işi kendi işyeriymiş gibi düşünüp verebileceği en yüksek verimi elde etmek için çabalar. Bu da onun işine olan samimiyet ve bağlılığını arttırır.” Konuşmamız bitmişti. Ama ben bu konuşmanın sonunda hem çok şaşırmıştım, hem de çok şey öğrenmiştim. Piyasada bu tipte bir işverene daha önce hiç rastlamamıştım çünkü. İşinde muvaffak olabilmek için gereken şeylerin neler olduğunu biliyor ve uyguluyordu!

Konuşmadan aldığım ders ise şuydu: Bir işte ne kadar samimiysen o kadar başarılı olursun. Adam, işini severek, benimseyerek ve samimiyetle yapıyordu. Patron havasına girip gurur ve enaniyetine kapılıp işçilere bir tahakküm uygulamıyordu. Dostane ve samimane bir hava içerisinde işlerini en iyi şekilde yapıyordu. İşin gidişatına göre mola verip samimî muhabbet ediyorlardı. Kendisini tebrik eder, bu tarzda işverenlerin sayısını arttırmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. Çünkü kendisinden bir samimiyet dersi almıştım.

Evet, aziz okuyucular. Toplumumuzda kanayan bir yara olarak canımızı acıtan bu samimiyetsizlik, git gide artmakta ve  bizlere ciddî zararlar vermektedir. Bakışlar, gülüşler, konuşmalar, davranışlar o kadar yapmacık ki insan böylesine sahtelik içerisinde nasıl mutlu olsun? Kişi; işine, eşine, arkadaşına karşı samimî değil. Bu da önce kişiyi, sonra da meşgul olduğu iş ve kişileri olumsuz yönde etkiler.

Samimiyet, herhangi bir şeye verdiğin değerin bir ölçüsüdür. Samimiyetin kadar varsın. Malcolm X, “Ben eğitimli değilim, herhangi bir alanda da uzman değilim. Ama samimiyim ve samimiyetim en büyük referansımdır.” diyor. Malcolm X, bütün konuşmalarında, yaşayışında, çalışmalarında samimiydi. Katıldığı konferanslarda yüksek hitabeti herkesi etkiliyordu. O, eğitimli değildi. Sadece konuşurken içten ve samimî olduğu için insanları etkiliyordu.

Asrın tabibi olan Bediüzzaman Said Nursî (ra); “Muvaffakiyet, niyet-i halisenin refikidir.” 1, “Samimî bir ihlâs şerde dahi olsa, neticesiz kalmaz. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.” 2, “Evet velâyetin kerameti olduğu gibi, niyet-i halisenin dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Bahusus Lillâh için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde ciddî, samimî tesanüdün çok kerametleri olabilir.” 3 gibi hakikatlerle bize samimiyetin ne denli önemli olduğunu vurguluyor. 

Aziz Üstad, Cenâb-ı Hakk’a karşı abdiyeti cihetiyle son derece samimiydi. Dâvâsında çok samimiydi. İstikamet üzere yaşayan, örnek bir şahsiyetti. Talebelerine şeyhlikle değil – zaten Nurun mesleğinde şeyhlik yok- bir ders arkadaşı, samimî bir kardeş cihetiyle yaklaştı. İşte, Bediüzzaman (ra) böyle mümtâz bir şahsiyetti.

Kardeşler arasında samimî muhabbetin çok büyük bir önemi vardır. Bu samimî muhabbetin neticesinde uhuvvet, tesanüd ve ittihad gibi manevî rabıtalar güçlenecektir. Gelin bakışımızı, gülüşümüzü, tutum ve davranışlarımızı samimileştirelim. İçimizdeki enaniyet, gurur, benlik ve rekabetten doğan kin ve adavet yerine samimî sevgi ve muhabbet tohumları ekip yeşermesi için birlikte çabalayalım ve çokça duâ edelim.

Allah (cc), bizleri kendisine samimî olarak kulluk edenlerden eylesin. Ailemize, çevremize ve işlerimize samimiyet ruhunun yerleşmesi duâsıyla. Selâmetle kalın.

Dipnotlar:

1. Asar-ı Bediyye, Nutuklar, Nutuk-7.

2. Lem’alar, Yirminci Lem’a.

3. Mektubat / 372.

Okunma Sayısı: 5347
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin

    13.6.2019 13:52:52

    Katkı olsun ,2008 yılında büyük bir tekstil firmasının tadilatını yapmıştım fiirma patronuna depo katlarına kamera koyulacakmı diye sorduğumda gerek yok ben her pazartesi bütün personel ile beraber kahvaltı ediyorum onlar ile içiçe olmayı seviyorum ve onlara aramızdaki güveni tesisi böyle yapıyorum demişti çok hoşuma gitmişti

  • Cahide Sayaca

    13.6.2019 04:19:09

    Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Evet samimiyet şu günlerde sadece bir kelime ne yazık ki. Ve insan ben samimiyim deyince samimi olduğunu sanıyor. Oysa samimiyet ne demeyle ne göstermeyle oluşan bir olgu değil. İnsanımız kendini saklayarak olmak istedikleri gibi yansıtıyor, hissetmedikleri şeyleri söyleyip öyleymiş gibi hissetmeye de başladılar. Bu kaybetme korkusundan kaynaklı, oysa riyakarlığın mumu yatsıya dahi kalmadan sönüyor. Yine de ümitvar olalım, samimiyetten maraz doğmayan günlere , kendimiz gibi olacağımız günlere erişmek dileğiyle...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı