"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Barış ve ittifak için, Şam-ı Şerif konferansı...

Şükrü BULUT
01 Kasım 2019, Cuma
Ahir zamanın çok sür’atli dönemeçlerini geçerken dünyamız, azıcık geriye dönüp bakalım…

Doğu’da “Doğu Bloku” dağılırken, aynı zihniyetin “Neoliberal” olarak Şikago ve Londra üzerinden reenkarnasyon usûlüyle hortlaklar gibi renkli giysiler içinde dirildiğini çok geç anladık. Fakat bir çağ ve bir dönem başlamıştı… Derken; küresel 11 Eylül İhtilâli ile, globalleşmeyi slogan olarak kullanan Marksist kapitalistlerin zirvelere bayraklarını dikmeleriyle sabahladık… Ve arkasından Yeni Dünya Düzencilerinin BOP maceralarını gerçekleştirmek üzere fitilini yaktıkları “Arap Baharı” fitnesi. Derken on senelik bir zaman parçası; milyonlarca insanı, hadiseleri, zulümleri ve yıkılışları karnına doldurarak Şam Konferansı’na geldik. Dünyanın ilk global terör ordusu IŞİD’in on binlerce neferi ve arazi araçlarıyla çöl ortasındaki dirilişini, artık bu kez Hollywood sahneye aktarsın. Gördüğünüz gibi hepimiz “seriüsseyr zamane” çocuğu olduk. Ecdadımızın bir milenyum boyunca ancak yaşadıklarından fazlasını, biz bir karnda yaşıyoruz. Neredeyse her on senemiz yeni bir asır ve karn gibi değişimlerle doldu.

Bu girizgâhı şu hakikati açıkça anlayabilmek için aktardık. Önce, devletler ve milletlerin “globalleşmiş hâkim sınıflara” esir alınıp, çocuklarını ölüme gönderdiklerini… Sonra, globalleşme ile birlikte “Millî Devletlerin” yeniden sahne alışlarını… Söz konusu global cereyanlara karşı yaşama şansları olmayan “millî devletlerin” ittifaklarla ortaklık ve paktlara yönelişini görüyoruz. Ve en önemli bir hakikat de; artık hiçbir devlet yüzdeyüz bağımsız değil ve kalamaz. Hâkim cereyanların; bir kısım sermayeye maalesef hükmeden dinsizlik ve ahlâksızlık taraftarı cereyanlar olduğunun dünya kamuoyunca anlaşılma zamanının geldiğini düşünüyoruz. Şam-ı Şerif Konferansı’na doğru açılardan bakmak zorundayız.

Esas konuya girişmeden önce, şu noktaları da arz etmeliyiz. Dünyamızın, yukarda tasvir ettiğimiz şekle bürünüşünde ve demokrasinin dirilişinde II. Dünya Savaşı bir milâttır. Demokrasiyi temsil eden “hür Batı” ile istibdat ve dinsizliği temsil eden “Doğu Bloku”nun teşekkülünden sonra; emperyalizmin tutsak ettiği İslâm devletlerinin istiklâliyet süreci başlamıştır. Demokrasi noktasında Batı’yı ayağa kaldıran Avrupa Çelik Demir Anlaşması’na” karşın, Doğu’da ve Asya’da demokrasi kapılarını açacak meşhur CENTO anlaşması ve işbirliğidir. Her iki birliğin de “Hür Batının” teşebbüs ve teşvikleriyle olduğunu biliyoruz. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki “hüriyet ve demokrasi” baharını durduran yegâne amilin; günümüzde “Neocon” olarak isimlendirilen küresel çetenin; İsrail’in, ırkçıların ve komünistlerin yardımıyla Bağdat Paktı’nı yıkmaya başlamaları (Irak, İran, Pakistan, İngiltere ve Türkiye) olduğu tarihçe önemli tesbittir. Bağdat’tan başlayarak Türkiye’de, İran’da ve Pakistan’da demokrasi taraftarlarına yapılan katliâm, zulüm, ihtilâl ve ülke parçalanmaları, müstakil bir araştırmanın konusudur. Fakat şu hususu arz edelim ki; kısmî demokrasiye geçmekte olan Türkiye ve Pakistan’da mütemadiyen müdahalelerle 12 Eylül İhtilâli’ne geldi neoconlar. Arapların başına sosyalist müstebit Baasçıları ve İran’a da Şah’ı musallat ederek demokrasiyi bu iki milletten kaldırdılar.

Said Nursî’nin; hem dünya barışı, hem İslâm ülkelerinin barış ve beraberliği ve hem de fazilet üzerine kurulacak medeniyeti tesis edecek bir anlaşma olarak gördüğü Bağdat Paktı’nın mahiyetini öğrenmeden Şam-ı Şerif Konferansı’nın misyonunu bilmek elbette mümkün değil.

Batılı Neoconların kumandası altında; başta El-Kaide, IŞİD, Eş-Şebab, Boko Haram ve diğer global terör ordularının, tam sekiz sene boyunca Şam’a giremeyişlerini yalnızca Rusya, Türkiye ve İran ittifakına bağlamamalıyız. Zahiren öyle. Fakat 2013‘ten bu yana Obama Hükümeti zamanından sonra, Amerika ve Avrupa içindeki bazı kuvvetlerin Şam’a yardım ettiğini geçmiş arşivlerimizden okuyabilirsiniz. Bize göre; semavî dinlere veya insanlığın temel ilkelerine inanmış bir Batı dünyası, devamlı bir şekilde Neoconların karşısında oldu. Bu noktayı anlayabilmenin bir yolu da, 1946’dan itibaren Amerika’da ortaya çıkmış bir politikayı takip etmek olmalı. Bilhassa İngiltere ve Fransa sömürgesi olan ülkelerin Amerika’nın yardımıyla bağımsızlıklarına kavuştuklarını Said Nursî eserlerinin bir çok yerinde açıklıyor.

“Ve küre-i arzın şimdiki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve İslâmiyetle Asya ve Afrika’nın saadet ve sükûnet ve musalâha bulacağına karar vermesi ve yeni doğan İslâm devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırk beş sene evvel olan bu müddeayı ispat ediyor, kuvvetli bir şahit olur.” (Hutbe-i Şamiye, s. 30)

Said Nursî’nin Batı telâkkisini bilmeyen bir çok aydınımızın, 2011 baharından günümüze Suriye ve diğer İslâm ülkeleri hakkında yazdıklarının haklı çıkmamasının sebebi de, yukardaki noktaların onlar tarafından anlaşılamayışıdır. 

Şam-ı Şerif Konferansını yazmaya devam edeceğiz inşaallah..

Okunma Sayısı: 1747
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hakan

    1.11.2019 12:25:23

    Çok önemli bir mevzu. Tebrikler...

  • Davut

    1.11.2019 12:19:52

    İslam Aleminin çatışmalardan kurtuluşa ve hürriyetlerine kavuşmaya başladığı şu günlerde Şam-ı Şerif baştan olmak üzere hem Bağdat,Sana,Bingazi,Kabul ve diğer kardeş şehirler için de dua edelim.Şu Felaketlerden kurtulmanın eşiğine geldik gibi. Duaya gayret..

  • Süleyman

    1.11.2019 07:31:30

    Dış olaylara makro ve mikro düzeylerden, fakat Risaleinurun dairesi içinden kalarak bakan bu makalelerin çok yararlı olduğunu düşünerek devamını diliyorum.

  • Oğuz Yiğiter

    1.11.2019 05:48:24

    Enfüsî ve afakî her türlü okumalarda, özellike düya hadisatını okumada, "Yanlış anlaşılmasın Avrupa ikidir." hakatını mihenk almak zarurettir ve bu ölçüyü, bir şekilde acilen topluma mal etmenin yollarına kafa yormalıyız... Tebrik ve dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı