"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi ve adalet karşıtı olarak feminizm…

Şükrü BULUT
11 Aralık 2020, Cuma
Kadın bir silâh mıdır?

Bazılarına göre evet. Son zamanlarda, sınıf çatışmasında kullanılan çok etkili bir silâh olarak yorumlandığı gibi, tüketim toplumunda da tesirli bir aracı unsur gibi de görünüyor. Reklâmcılığın merkezine “insan“ olan kadını yerleştirenlere, sebebini sorsanız acaba nasıl bir cevap alabilirsiniz ki… Uluslar arası fuarlarda ürettikleri malları teşhir edenlerin, kadını da beraberinde teşhirleri sizde hangi tedaileri yapar sizce? Kadın mı pazarlanıyor, yoksa ürün mü? Bu bulaşıcı göreneğin maalesef en küçük esnafa, sıradan gazeteciliğe, otelciliğe ve bütün hizmet ve tüketim şirketlerine sirayet etmesi, masum kadının arkasına “Feminizm” sloganıyla gizlenenlerin esas maksatlarını deşifre etmiyor mu?

Menfaatlerini, geleceklerini, iktidarlarını ve hayatlarını “sınıf çatışması“ üzerine inşa edenlerin plân-projelerini ilk anda anlamak çok kolay değil. Genellikle çift yönlü hareket içindedirler. Önce sınıflar arası mesafenin açılmasına yatırım yaparlarken, diğer yandan da çatışma ile ektiklerinin hasadına girişiyorlar. İşçi-işveren, zengin-fakir ve toprak sahibi ile ırgatı çatıştıranın sermayedar olduğunu hâlâ anlamayan insanlar var yeryüzünde. Gerek Türk solunun ve gerekse Avrupa solunun hemen hemen bütün teorisyenleri ve önde gelen aktörleri, bildiğimiz üzere “felsefi olarak kendisini” iyi yetiştirmiş ve varlıklı kesimlerdendir.

Son zamanlarda, Almanya’da medya aracılığıyla sun’î bir yabancı düşmanlığı meydana getirildi. Bu düşmanlığın altında partileşen PEGİDA hareketini finanse edenlerle; Anadolu, Suriye ve Afrika sahillerindeki mazlumları organize ederek Avrupa’ya ve bilhassa Almanya’ya yönlendirenler aynı çevrelerdi. Bunu en iyi bilenler, neoliberalizm ile Avrupa Demokrasisini yok etmek isteyen para sihirbazları ve Almanya siyasetini zaafa uğratan meşhur politikacılarıydı. Bir elleri mağdurların, diğeri ise çatışmaya sürdüklerinin omuzunda olanların, bu çarkı her piyasada mütemadiyen döndürdüklerini, biraz düşünürseniz anlarsınız.

Dünyamız küçülüp “sınıf hâkimiyeti savaşları” globalleşince, demokrasi karşıtı sermayedarlar da tepelerde ittifaklar kurdular. Dünyanın en ücra şehrindeki özel okullarda veya meziyetleriyle temayüz etmiş gençlere burslar sağlayarak, onları erkence merkezlerindeki hizmetlerine alıyorlar. Bu tesbitimiz günümüz için değil, Kuzey Almanya’dan Amerika’ya göç eden belirli sermayedarların geleneksel eleman devşirme ve yetiştirme metodudur. Yüz yaşındaki meşhur eski dışişleri bakanının tarihçesine bakarsanız bunu görürsünüz. Günümüzde gelişen teknolojiye paralel olarak bu ilişkiler daha girift, kapalı ve gizemli hale getirilmiş. Bu irtibatları ise, küresel ihtilâllerde, önemli siyasî ve ekonomik kırılmalarda daha açıkça görebiliyoruz. Daha çok Batı’da organize olmuş ve üretimini otuz-kırk sene önce “çekirge ve köpekbalıkları” fonlarıyla Çin’e uçurmuş bazı sermayedarların iş ve idare politikalarını incelediğinizde, kadının erkeğin baskısından kurtarılması gibi zararsız bir gayret içinde oldukları zannına kapılırsınız. Farklı ırkları, cinsleri ve milletleri bir arada istihdam ve bilhassa kadınları içinde bulundukları mağduriyetten kurtarma olarak görünüyor, feminizm sahasındaki yayınları ve toplantıları. Dikkat ederseniz birileri mütemadiyen kadını tartışmanın odağına taşıyor ve bugün yalnızca “bir kadın“ı konuşuyoruz. Kandırıldığından şöhreti, kariyeri, parayı lüküs hayatı anneliğe, kız evlâtlığına, evinin hanımlığına ve kadınlığının fıtrî bütün değerlerine tercih ederek ekonominin bir parçası olmayı kabullenmiş kadını konuşunca, işin öznesi ister istemez fıtrattan ve insaniyetten uzaklaşıyor.

Tekelciliğin bencillikten, diktatörlükten ve daha doğrusu yalnızca kendisini seven firavun-nemrutluktan çıktığını hiç düşündük mü? İnsanlık sosyalleşmeyi, aileyi insanlığın çekirdeğine yerleştirerek öncelikle hemcinsini ve daha sonra canlıları ve nihayet bütün tabiatı sevmeyi öngörürken; semavî dinlerle savaşı prensip edinmiş felsefenin individüalizmi, bireyselliği, ben merkezliliği ve bütün yaratılanlardan istiğna ile kişinin nefsini sevmesini esas aldığını biliyoruz. Kişinin nefsini ilâhlaştırmaya başladığı en dar daireden en geniş global daireye doğru baktığınızda; materyalizmin kendisine inananlara ilâhlığını kabul ettirmeye ve her şeyi tekeline almaya başladığına şahit oluyorsunuz: Para, ticaret, üretim, siyaset, kadın, çevre, savaş ve barış… Meselenin garip ciheti ise, felsefenin bu sapık düşüncesinin “medeni paketlere” sarılı olarak zavallı insana sunulması olmalı. Ve çok büyük şirketlerin bu felsefeyi doğru kabul ederek “tek kişilik üretim ve tüketim” düşüncesini topluma masumane takdimi de hiç dikkatimizi çekmeli. Meskende tek kişilik rezidanslar, gastronomide tek kişilik servisler ve aileyi tamamen dışlayan bir hayat. Yani feminizm ile önce kadını ferdileştirerek aileden kopardılar. Himayeye muhtaç kız çocuklarını on sekizinden sonra kapı dışarı ettiler, tıpkı erkek çocukları gibi. Ve daha sonra da, kadını aile bireyi olarak değil, yek başına devletin kapısına sosyal zaruretle baş başa bıraktılar. Hasbelkader öyle veya böyle doğmuş çocukları da “çocuk yuvalarına” yönlendirdiler.

Bu sürece gelmeden önce, yirmi-otuz sene önceki “kişisel gelişim furyasının da” aynı merkezlerden insanlığın üzerine boca edilerek değerlerin tahrip hikâyesini unutmayalım. Bir arada yaşamamızı sağlayan sevgi ve hürmet duygularının yok edildiği, enaniyetin azgınlaştırıldığı, yardımlaşmanın aptallık olarak telkin edildiği ve faziletin kusur gibi lanse edildiği o dehşetli dönemi, kesinlikle unutmadan feminizm ve türevlerini incelememiz gerekiyor. Zira neoliberallerin Mont Pelerin topluluğunun önde gelen Marksist düşünürlerinden Popper ve Hayek’in, zamanımızdaki şakirtleri olan Soros ve Friedmann’ın arkalarını dayadığı büyük şirketler, yirmi-otuz sene önce tetikçilerine ve rüşvetle çalışanlarına “kişisel gelişim-NLP” gibi programı ders verdiriyorlardı. Hem de feminizmde olduğu gibi BM, AB, Dünya Bankası, çok önemli uluslar arası siyasî ve ekonomik işbirlikleri ve birçok ülkenin resmi teşkilâtları bu programları zaruret içindeki insanlığa ilâç gibi sunuyorlardı.

Feminizmi insaniyet karşıtı bir akım olarak kullananların işi kolay değil. Önce kadının kişisel psikolojisini enstitülerinde çalışıyorlar. Nasıl ifsad edileceği, kimyasal değişime tabi tutulacağı araştırılıyor, sosyal laboratuvarlarda. Buradan elde ettikleri sonuçları önce özel eğitim müesseselerinde uygulattıktan sonra, neticelerine göre projelendirip dünyanın en tepe noktasındaki kuruluşlar aracılığıyla dünya genelinde aşağıya doğru; özel sektöre, dünyanın en ücra köşesine kadar yaygınlaştırdıkları üniversitelerine, destekledikleri sivil toplum kuruluşlarına dağıtmaya başlıyorlar, ifsad projelerini.

Biliyoruz, bazıları komplo teorisi diyecek. Türkiye’de hizmet veren bazı yabancı şirketlerin politika ve programlarını, veya bazı İngilizce eğitim veren üniversitelerimizin sayfalarına ve hatta BM, AB, UNESCO veya uluslararası diğer büyük kuruluşların, bankaların internet sayfalarına girdiğinizde, insaniyet ile taban tabana zıt düşüncelerin, bizim için projelendirildiğini göreceksiniz. Size birkaç İngilizce kelime vereceğim. Diversity, Woman roadmep, PWN veya EPWN ve LBGTQ gibi sözcükleri arama motorlarında takip ettiğinizde, sizi belli adreslere yönlendirecek. Ve siz orada durmayınız. Dünyanın en büyük sermayesini idare eden meşhur Borsalar Birliği olarak bilinen New York’taki NASDAQ‘a kadar uzanınız. Göreceksiniz ki, demokrasi, insani değerler, barış, paylaşma, sevgi, çevre, aile, fazilet ve yardımlaşmayı vitrinlerinde pazarlayanlar, hepimizin yarısı olan (eş, kız kardeş, anne, teyze, hala, nine vs.) kadına, hasis menfaatleri, siyasetleri, iktidar hırsları ve şehvetleri adına el koymaya çalışıyorlar. Kadını liderlik koltuğuna yükselttiklerini iddia edenlerin mahiyetlerini konuşmaya devam edeceğiz, inşaallah.

Okunma Sayısı: 2612
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zübeyir

    14.12.2020 00:19:35

    İlgiyle takip ediyoruz. Büyük ihanetlerin döndüğünü dikkatli nazarla anlayacaklardır. Lakin Nur Üstadın metodu hileleri bulmak mı ? Yoksa Asay-I Musa bütün sihirleri iptal eder mi ? Ya da hastalığı söylemeden yarayı tedavi etmek ?

  • Rıdvan Ercan

    13.12.2020 18:39:17

    Yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Tebrikler.

  • Eddai

    13.12.2020 13:02:39

    Küresel capta bu maskenin düsmesi icin ne yapmali? Bireysel suurlanma ile nekadar etkili olunablir? Bu tuzaklar ne ie ifsa edilir? "Cambaza bak cambaza" tezgahi deyisik senaryolar ile güncelleniyor. Sermayedarlar "Kadini" küresel emmellerine bir "perde" yapmis ve ve bircok insani surete hapis etmis ve ediyor. Allah sizlerden ebeden razi olsun, bizleri Süret denilen perdenin arkasindaki hakikatlerle aydinlattiginiz ve mahiyetine isik tuttugunuz icin. Sorgulamada önemli olan dogru sorulari sorabilmek, tefekkürde ihtiyac olan hakeza ayni esas oldugunu düsünürsek, SURET, HAKIKAT, MAHIYET ayirimi dogrulara götüren istikamet oldugu kanaatindeyiz.

  • Salim

    13.12.2020 10:34:13

    Kadın meselesinin yalnız kadının meselesi olmadığını bir kez daha idrak ettik. "...yalnızca bir kadını konuşuyoruz", evet. Konu doğru yönlendirilmezse, konuştukça çekirge ve köpekbalıklarına yem ediyoruz, kadını...Feminizm konusu yalnız günlük makale olarak kalmamalı..Bu makalelerin kitaplaşmasını istiyoruz, okuyucular olarak. Bu da bir boyun borcunuzdur, inşallah gerçekleşir.

  • rehanur

    12.12.2020 21:15:39

    Yazınızı okuyunca dakikalarca donup kaldım ve ikl istediğim, dünya üzerindeki bütün hanelere ve elektronık adreslere bu yazıyı aıt oldukları dillere çevirip göndermek oldu. Ve tabi ki dönüp, bir daha okudum. tek bir paragrafı ehl i insafı harekete gecirir ümidindeyim. tebrikler..

  • Nura

    12.12.2020 21:06:32

    2010 yılı üniversite girişli biri olarak, bahsettiğiniz komplonun pratize edilmesine şahit oldum. Üniversitelerde kültür, kadın, birlik ve barış kelimeleri altında kurulan klüpler sinsi maskeler ile NLP darbesinden sonra belki de 2. büyük darbeyi yaptılar. Üniversite dışından dernek ve kuruluşlara Üniversite bünyesinde klüp kurmak ve icra hakkı verildi... Ateşin etrafındaki kelebek misali, gençleri çeşitli kültürel tuzaklara düşürdüler. Dindar üniversite adı altında kurulan bünyeler evrimci, feminist ve "dindar!" kimlikleri barındırdı. 2 cenaha ayrılan ülkeyi ılıman sahalarda yani KÜLTÜR adı altında barıştırmayı ve dikkatleri daha büyük emellere çevirmeyi planladılar. GLOBAL FEMİNİZM de bunlardan biridir. Dünya ülkelerinin acı ile kapattığı defterleri biz Türkiye olarak yeniden açtık. Kadın kelimesinim bile edebe aykırı olduğu şu ülkede Kadın sokakta artık.

  • Ertuğrul

    12.12.2020 20:39:54

    Zayıf olanlar birleşince güçlü olan bireylerden daha güçlü olurlar ve taifeyi Nisa gibi güçsüzlüğünün farkında olanlar birliğin ve ittifakın önemini daha önce anlarlar ve istifade ederler. Bu gücün suistimal edilmesi muhtemel tabi

  • Sezai MUMCU

    12.12.2020 15:19:27

    KOMPLO TEORISI ne demektir ne görevi vardir? Kasten olusturulan bir SUC ortakligina komplo denir. Teori de ispatlanmamis bir iddia demektir. Birisi size iddianiza karsi KOMPLO TEORISI diyorsa Faillerin kasten (bilerek ve isteyerek) bir sucu isbirligiyle yapmak icin olusturdugu ortakligi asla ispatlayamazsiniz dolayisiyla YALANCI duruma düsüyorsunuz diye caydirma söylemidir/tehdittir. Komplo Teorisi lafini icad edenler Dünya'yi FITNE ve FESADA vermede bütün kavimlerin DEREKESINDE esi benzeri olmayan mahlukat güruhudur.

  • Sezai MUMCU

    11.12.2020 22:22:26

    Allah'in yasaklarina giden yollarda neler yasaklari cignemek icin etkili oluyorsa onlari birer birer PRENSIPLESTIREREK/KURALLASTIRARAK mesru bir kisveye/libasa büründürerek GÖRÜNMEZ VIRÜS/SILAH haline getirip insanlari HIPNOZ etmek/GÖZ boyamak AHIRZAMAN ASRININ ahirinde yani bugünlerde iste kiymetli makalenizde etraflica actiginiz vechile oluyor. Bunlara karsi DERMAN/ÍLAC Kur'an'in asra hitabeden TEFSIRI Risale-i Nur Külliyatinin ECZAHANESINDEN eczalari süt gibi sindirimi kolay bir halde ASRIN GETIRDIGI maddî ve manevî HASTALIKLARA karsi kullanmaktir. Yoksa kusun yavrusunu besledigi tarzda al lokmayi yut dercesine degil!

  • Abdurrahman KOÇAK

    11.12.2020 20:40:27

    Yazıda bahsedilen aktörler Batılı büyük sermaye grupları burası çok net.Fakat İslam ülkerinde yapılanlar tesettür modacılarına ne demek lazım. Tesettür modacılarının belki kahir ekseriyeti farklı dini gruplarında müdavimleri...Bir sonraki yazıya katkı olabilir belkide.

  • Zeliha Özpamukcu

    11.12.2020 19:45:15

    Kadınları ifsat etmeye çalışan komiteler şefkat kahramanlığını bilemiyorlar. Kadının Kariyer mi aile mi buhranlarinda her ne kadar kadını kariyere mahkum etmeye çalışsalar da Cins-i latiften şefkat kahramanlığını secenlerin sayısı da az değil. Şeffaflık medeniyet ve demokrasi pratikte en çok ta kadın fıtratın da makes buluyor. Çocuğu eğitirken bile ..... Ama önümüzü aydınlatmak ta erkeklere düşüyor ki hanımlar rehberi diye müstakil eser yazan üstadım Risale-i Nur daki hakikatlere en çok kadınlar yapışıyor diye müjde veriyor.

  • İhsan

    11.12.2020 14:19:28

    İnsanlığın kanayan yarası ve neslini yok etmeye götüren en büyük belası. Bu konuda kafalarını deve kuşu gibi kuma gömerek dünyayı kurtarmaya çalışanlara çok güzel dersler ve yararlanacakları bilgiler var. Kadının istismarı ve feminizm konusunda bilinçli susanlar vicdan cehennemine yakalanacaklar. Hatırlatalım. Yeni Asya vazifesini yapıyor, tebrik ediyoruz.

  • Hüseyin

    11.12.2020 13:16:59

    Neoliberalizm, kadınları asli konumundan fıtri tabiatından yaradılış gayesinden türlü desiselerle ahlaksız tekliflerle kâr amaçlı zevk odaklı, ilgi uyandırıcı, metalaştırma ve  oyuncaklaştırma sürecine dahil edildi. Çeşitli sektörlerin ürün ve mal,  reklam ve pazarlama işlerinde, film ve dizi endüstrisinde nefsani ve hayvani duyguları azdırmak, diri tutmak gayesiyle kadınlar şekilden şekile kılıktan kılığa büründürülerek şeytanın bile aklına gelmeyecek sinsi planlarla kirli senaryolarla sosyal ve ruhsal hayatın bozulması neticesiyle  ailenin ve kadının çözülmesine bunalımlara ve  cinayetlere davetiye çıkarıldı .. Kadının kurtuluş reçetesi olarak sunulan feminizm bile neoliberalizmin tuzağıdır.

  • Selim

    11.12.2020 12:37:13

    Kadını istismar ile insanlığın neslini tüketmek i steyenleri çok güzel açıklamışsınız. Tebrik ediyorum.

  • Hayati

    11.12.2020 11:43:20

    Tarih ile halin güzel bir tenasüp içinde aynı tabloda teşhiri güzel olmuş. Kaleminize sağlık.

  • Haydar

    11.12.2020 11:34:37

    Feminizm adı altında sözde kadını yüceltme bahanesi ile Kadını bir emtia gibi pazarlamaya çalışıyorlar. İslam dini kadın - erkek hepsine gerekli değeri vermiştir. Sıkıntının temeli İslami yaşantıdan uzaklaşmak. Soroslar gibi birçok kuruluş kendi amaçları doğrultusunda sistematik ve planlı çalışmakta. iyiyi, kötüyü ayırt edebilmek için Allah akıl verdi. Bizler bunu ne kadar yerinde kullanabiliyoruz? Sıkıntının temeli İslami yaşantıdan uzaklaşmak ve bizlerde.

  • Osman

    11.12.2020 09:41:59

    Feminizm. Kadın hareketi mi proje mi Sıkıntı kadınlar değil kadını bu hale getiren erkekler dir. Masum kadının zaaflarından faydalananlar kadınlarda Bu oyunu görüp planları boşa çıkarmalı Bizler kadınlarımızla beraber insanlığa örnek olmalıyız. Dışlamadan insanları kazanmaya çalışmalıyız

  • Fatma

    11.12.2020 09:28:16

    Yazininzin bugunku bana gore toplumda kanayan bir yara ne yazikki durum cok ciddi evlilik muessesi gibi kutsal degerlerimiz yerle bir feminizmin verdogi egoylabize dusen kur an ve sunnet perspektifinde insalh hareket edebilsek

  • Bedreddin

    11.12.2020 00:14:17

    Bu yazı serisi çok hayati bir meseleye nazarları celb ediyor.Ne kadar çok bu konuların iç yüzü,hakikatı,menfi tesir ve neticeleri efkarı ammeye ilan edilirse yinede azdır.Avrupanın bu menfi rüzgarına ziyadesiyle tutulmuş bir vaziyettiyiz.Allah sizler gibi münevver kalemleri çoğaltsın inşallah.Amin

  • Muhammed Said

    11.12.2020 00:09:59

    Kadınları yuvalarından çıkaranların planlarını alt üst edecek olanlar; İslam’ın kadına verdiği değeri de gözardı etmeyen meşrutiyet-i meşrua olacaktır ümidindeyim. İnşAllahutaala buna geliyor dünya. Yavaş yavaş da olsa geliyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı

En Çok Okunanlar