Belki de başlığımızı; “Köleler efendilerini idare edecek” şeklinde koymalıydık.
Dünya hadiselerine Bediüzzaman’ın “ahir zaman” adesesinden bakamayanlar, aktüel gelişmelere belki de sevineceklerdir. Fakat Yeni Dünya Düzeninde, demokrasi belasından kurtulmak isteyen hegemonyacı sivil Marksistler, demokratik Batı ülkelerinin demografik yapılarını iltica/göçlerle değiştirmeye yönelmişlerse, elbette hayra alamet değil.
İki asrı aşkındır insafsızca sömürülen Latin Amerikalıları ABD ve Kanada’ya, dünyalarını kararttıkları Asyalılarla Afrikalıları da Avrupa’ya organizeli göç ettirenlerin hedefi (1), yalnızca devletleri karıştırmak olmamalı. Ülkeleri ve milletleri aşan hedefleri peşinde koşarlarken, kendilerine engel gördükleri milletlerin irade ve demokrasilerini bertaraf etmenin yeni modeli; elleriyle özel yetiştirdikleri sömürge ülkelerinin çocuklarını, demokrasi adına Batı’da sahaya sürmek…
Zihnimiz eski başkan Obama’ya kayabilir. Bize göre Barak’ın başkanlığına müsaade, kanlı BOP sürecinden dolayı dünyadan bir özür dilemekti. Fakat daha sonra Biden’in yardımcılığına getirilen Kamala Harris ile niyetlerin değişikliği belli oldu. İlginçtir ki; Kamala’nın karşısına da Cumhuriyetçilere de Kissinger, bir başka Hintli kadını, Nikki Haley ismini kullanan Nimarata Randhawa’yı tavsiye etmişti. Neoliberalizm’in ideolojik merkezi İngiltere’de başbakan yapılan Sunak’ın, demokratik usullerle ve İngilizlerin reyleriyle getirildiğini zenciler, Yahudiler, çingeneler ve Hint kökenliler iddia edebilirler. Çok acayiptir ki; İslâmiyeti de siyasetinde istismar eden bir Pakistanlı da Edinburgh’a tayin edilmişti.
Söz buraya gelmişken, DAVOS’un kurucusu, Musevi kökenli Alman Klaus Schwab’ın söylediklerini tekrar hatırlamada fayda var. Yüzlerce siyasetçi ve bürokratı, demokratik ülkelerin meclislerine yerleştirdiğini iftihar ile söylemişti. Klaus’un yetiştirdikleri yalnızca Demokratik BATI’da değillerdi. Gürcistan’da, Kırgızistan’da, Ukrayna’da, Pakistan’da ve hatta çoğu Balkan ülkelerine; Batının en kaliteli eğitimlerinden geçirilmiş ve donanımlı çocuklarını yetiştirip gönderdiğine, zaman zaman medyadan da okuyoruz.
Evet demokrasi, insanların iradelerine müdahale edilmediği, başta rüşvet olmak üzere şantajla, tehditle, yargı müdahalesiyle manipüle edilmediği sürece güzeldir. Gel gör ki; global kapitalin önemli bir bölümün kontrolüne almış, bu imkânlarla en son teknoloji kötü niyetlerinde kullanan, barış ve milli demokrasiler karşıtı küresel bir çete var ki; nazenin demokrasiyi perişan ediyor.
Küremizdeki amansız mücadele; belli bir sermayeyi kontrolüne geçirmiş ve global hegemonya peşinde koşarken hiçbir insanî ve fıtrî sınır tanımayan “YENİ DÜZENCİLERLE”, Müslüman-Hıristiyan veya bir başka dinî değerleri benimsemiş milli devletler arasında cereyan ediyor. Karl Popper’ın “Açık Toplum” prensibiyle tüm sınırları ellerindeki imkânlarla bertaraf etmeye çalışan global sivil Marksizm’in mahiyetini anlayan halkların; öncelikle değerlerine, vatan ve devletlerine sahip çıktıkları medyaya yansıyor. İlginçtir ki global Marksistler; karşı çıkanları diktatör, çevre/iklim düşmanı, hürriyetler karşıtı, Yahudi düşmanı ve gerici olarak niteliyorlar.
Buradan hareket ile üç paradigma üzerinde durmak istiyoruz. BOP ile İslâm ülkelerinde iç savaş çıkartıp mazlumları göç ettirenler neocon-neoliberal işbirliğiydi. İkinci olarak; AB demokrasisini hegemonyalarına engel gören aynı cereyan, demokratik Batı demokrasisini krizlerle zayıflatmayı hedeflediler. Üçüncü paradigma ise; DAVOS’taki bu ittifak koordinasyonun imkânıyla yetiştirilen elemanlar Batı Avrupa’da, partilere sağlanan rüşvetlerle meclislere ve uluslararası bürokrasiye taşındılar. Dünyanın dört bir yanında savaş ve fitne ateşlerini yakan küresel dinsizlik cereyanları, milli devletleri meşgul eden ve bir çok siyasiyi endişelendiren iltica, göç ve ihtilâlleri dünyamızın normal seyri olarak göstermek istiyorlar. Orta Asya’dan, Pakistan-Hindistan’dan, Afrika’dan ve Latin Amerika’dan ABD ve AB’ye mazlumların yönelmesinin arkasındaki failleri, buralarda kullanılan AB fonlarını, bu göçleri organize eden-sözde- insanî kuruluşları dünya kamuoyundan saklamaya çalışıyorlar… Bakalım önümüzdeki zamanlar bize neyi gösterecek…
Not: Bu tabloyu yalnızca bir teori kabul edenler; DSÖ’nün başındaki Ghebreyesus’tan başlayarak; Yeni Asya Araştırma Merkezince yayınlanmış NEOLİBERALLER çalışmasındaki isim ve kaynakları inceleyebilirler.(2)
İnşaallah devam…
Dipnotlar:
(1) https://www.theoccidentalobserver.net/2010/09/16/ kevin-macdonald-jews-play-a-leading-role-in-promoting-multiculturalism-in-europe/
(2) https://www.project-syndicate.org/commentary/comprehensive-european-refugee-plan-by-george-soros-2016-09