"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kolları kelepçeli, ayakları zincirli dinî cemaatlerimiz...

Şükrü BULUT
21 Eylül 2020, Pazartesi
Demokratik ülkelerde, mümkün olduğu kadar maddeten veya manen görünen her şeyin tanımı yapılmıştır.

Yalnız fen ve teknoloji de değil; bütün sosyal sahaları ihtiva eden oluşum ve manalardan, dinî hayatların unsurlarına kadar… Sonra, hayatın içindeki duruşuna göre kurallar, kaideler ve hatta yönetmeliklerle, tanımları yapılmış eşya ve mananın mahiyeti ve istifade biçimi açıklanmaya çalışılır.

Türkiye’miz bu güzelliği daha önceleri de yaşamadığından, tanımı yapılmamış işlerde tarifsiz fiillerle kaoslarla boğuşan insanlarımız, neden bahsettiğimizi anlayamayabilirler. Çünkü Türkiye’miz hür ve demokratik bir ülke değil. İdarecilerimiz ve siyasilerimiz bu hususta sıkıştırıldıklarında; genellikle nev-î şahsımıza mahsus bir demokrasimizden söz ederler. Yani tanımsız ve özü istibdat olan bir idare tarzı. Demokrasinin unsurlarından yalnızca “sandığın” olduğu garip bir şey… Anayasasının ilk dört maddesi halkın elini ve ayağını öyle bağlar ki, gerisini okumaya ve konuşmaya ihtiyaç kalmaz. Yani müdahaneci bir-kaç hukukçuya devrimci cuntanın sipariş ettiği bir anayasa ile cumhurbaşkanımız dünyanın demokratik süper güçlerine meydan okur.

Demokrasimizi veya ucube idare sistemimizi inşallah başka yazılarda ele alırız. Günümüzün en sıkıntılı meselesi “dinî cemaatlerimizin perişan hali” olunca, önceliğimiz bu cemaatlerimizin tanımı olacak. Merhum Süleyman Demirel’den daha uzun yıllar ülke idaresinde bulunmuş Cemil Çiçek gibi bir siyasetçimizin dediği gibi, kanun çıkararak bir şeyin varlığını yok sayamıyorsunuz. Kemalizm’in devrim kanunlarına göre yok sayılan tarikatlar, dinî cemaatler veya tekkeler hakikatini kabul etmeyen siyasetçimiz kalmadığı halde, bu yanlışı düzeltmeye teşebbüs eden kimse çıkmıyor. Daha çok, “denetim dışı, kayıt dışı” kabul ettikleri bu yapıları kendilerine göre Kemalistlerin idare ettikleri kontrol masalarına bağlamaya çalışıyorlar. Başbakan yardımcılığı, devlet bakanlığı, adalet bakanlığı ve nihayet meclis başkanlığı yapmış; hem ANAP’ta ve hem de AKP’de kurucu olmuş sayın Çiçek, şu ahir ömründe de maslahatçılığa sığınarak bildiği hakikatleri dillendirememiş. Zavallı dinî cemaatleri, şeyhleri, kayıt dışı oluşumları suçlayarak kurtulmaya çalışmış. Bu 12 Eylül’ün efendilerine, kanaatimizce bu dünyada hesap soracak çıkmadığına göre, sol bir gazeteciye cemaatleri suçlamanın da gereği yoktu. Kenan Evren ile birlikte dinî cemaatleri nasıl dizayn ettiklerini, hangi cemaatleri ihya ettiklerini, diyanetimize yurt dışında nasıl bir vazife verdiklerini anlatabilseydi, belki de geçmişine kefaret olurdu. Evren’in, Merhum Cemalettin Kaplan’ın peşine taktığı gazetecilerden bazıları hâlâ yaşıyorlar. Tahta tüfekler tiyatrosunu Köln Belediye Salonu’nda, Paşa’nın meydanlardaki demokrasi ve din aleyhtarlığı konuşmaları için bizimkilerin videoya aldığını, bütün medya biliyordu. Cuntacı generaller, Avrupa demokrasisi gurbetçilerimizi bozmasın diye, kendilerince tedbir alıyorlardı ve şu AKP döneminde de almaya devam ediliyor.

Avrupa’yı ve bilhassa Almanya’yı suçlamanın “bir Kemalizm illeti” olduğunu biliyoruz. Türkiye’yi yüz yıla yakındır istibdadın mengenesinde perişan edenlerin en büyük korkuları, herkesin bildiği üzere Avrupa Birliği’dir. Zira dinî cemaatlerin Avrupa’daki geçmişleri henüz elli sene olmadığı halde; toplumda tanım ve kimlik bulmada hayli mesafe aldıkları bir vakıa. Kemalistlerle Avrupa sosyalistlerinin işbirlikleri olmasaydı, belki de Avrupa Kiliseleri’nin sahip oldukları hakka cemaatlerimiz de ulaşacaklardı. Bu da başka bir yazının mevzusu.

Türkiye’mizde varlıkları resmen kabul edilmemiş, en küçük bir sosyal çalkantıda faturanın kendilerine çıkarılacağı endişesi taşıyan, kalebent gibi kendilerinden bazı yerlerde isbat-ı vücutta bulunmaları istenen dinî cemaatlerin hizmetlerine, gayretlerine ve çalışmalarına ülkemizin en fazla ihtiyaç duyduğu bir zamanda, henüz onlara irapta yer bile verememişiz. Bu cemaatlerin din ve ahlâk için aktif çalışmalarına en büyük ihtiyaç duyanların da, geçmişte AKP’ye rey vermiş anne-babalar olduğunu belirtmem gerekir mi? 12 Eylülün şefkatli kollarında büyümüş-serpilmiş küçük bir yapıyı bahane ile, milyonlarca vatandaşına zulmeden bir iktidarın dinî cemaatleri ‘tu kaka’ yapması, Türk milletinin geleceğine, birlik-beraberliğine, iman ve ahlâkını “neoliberal sosyal medyasının” çalışmalarıyla kaybeden çocuklarına, en küçük bir aralığı bulduğunda vatanını terk eden yetişmiş elemanlarına ve daha doğrusu geleceğe ümitlerini kaybeden eğitim ordusuna öyle bir darbedir ki, cuntacılar bile mezarlarında bu hali garipsiyorlardır.

Neolibarellerin AB ve ABD karşısındaki son mağlûbiyetlerinin acısını, tekrar İslâm Dünyası’ndan çıkarmak üzere on milyarlarca dolar yatırdığı “sosyal medya ordusunu” harekete geçirdiğinin farkında olsaydı AKP hükümeti, mutlaka tedbir alırdı. Bir taraftan fuhşu, zinayı, ahlâksızlığı ve hukuksuzluğu terviç ederlerken, diğer taraftan Türkiye’de tarikat şeyhlerini ve Arap dünyasında kadıları ahlâksızlık tuzaklarına çekerek dinin artık fonksiyonsuz kaldığını “İslâm Gençliğine” telkin eden bu sivil dinsizliğe karşı, cemaatleri harekete geçirmekten başka devletin yapabileceği fazla bir şey olmadığını da idarecilerimize hatırlatmak gerekiyor… Bu işin kanunî düzenlemelerle ve resmî kurum ve memurlarca yapılamayacağını Bediüzzaman bundan altmış küsur sene önce haber vermiş.

Demokratik devletin bir sivil-yapıyı kontrol etmesinden hiç kimse rahatsız olmaz. Bin seneden bu yana milletimizin hem hayatı, hem enerjisi, hem şerefi ve hem de gayesi olan İslâmiyet’i medreselerde, tekkelerde, mektep ve zaviyelerde anlatmakla vazifeli dinî cemaatlerimizi, milletimiz adına devletimiz muhatap almak zorundadır. Gerekirse müdahalelerden azade özerk bir statüye kavuşturulması şartıyla Diyanet’in koordinesi altında, onların demokratik yapılarına ve dinî kimliklerine zarar vermeden bir konsey kurulabilir.

Okunma Sayısı: 3487
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İsmail Atak Cebecili

    27.9.2020 12:25:46

    2.- Estirilen/piyasaya sürülen, bir şekilde kamuoyuna hakim olan modaya uymamak, etki altında kalmamak gerekiyor. Bülent Biçer ve Osman arkadaşlarımız, konuya güzel dikkat çekmişler. “Devlet Memuriyetini tesadüfen eline geçiren görevliler”den bahseden bir BSN’nin sözleri unutulmamalı, o yetkiyi kötüye kullanacak, uşaklık yapacak çok sayıda insan olabileceği dikkate alınmalıdır. Sıkıntılı konularda, okuyucuyu yanıltmamak ve yanlış kanaat oluşmasını engellemek için, acele edilmemeli, hiç değilse sessiz kalınmalı diyorum.

  • İsmail Atak Cebecili

    27.9.2020 12:25:17

    1.- Yazı çok sayıda tezatı içinde barındırıyor ve beni epey şaşırttı. Bir arkadaşın ikazı ile dikkatimi çekti. Üstelik hem demokrasi isteme ve öne çıkarma, sonra da “Demokrasinin unsurlarından yalnızca “sandığın” olduğu garip bir şey” diyerek, en temel katılma aracı olan seçimi küçükseme…. Nerede hazırlandığı örtülmeye çalışılan/gizlenen, ama DİB’na imzalatılan “Tarikatlar ve Cemaatler Raporu” ortadayken, Nurcuların çok dikkatli olmaları beklenir. En zayıf, en itibarsız, en olumsuz dönemini yaşayan DİB’na, tarikat ve cemaatler konusunda yetki vermek, öncülük sağlamak ve bunun olumluluğunu savunrmak; düşünülemez, kesinlikle tasvip göremez.

  • Osman

    21.9.2020 23:33:42

    Cemaatlar. Karışık bir konu. Demokrasi ve hukukun ülkede ve cemaat larda hakim olması lazım. Bu zamanda çok zor. Ne zaman olur meçhul. Çok eller karışıyor karıştırıyor. Ben R. Nur ları okuyup tefekkür ediyorum çok içlerine girmek istemiyorum. Demokratik zemin yok Karışık eller çok.

  • Demokrat Avrupa

    21.9.2020 20:34:30

    Kemalizm’in en büyük özelliği demokrasiye, şeffaflığa, hürriyete ve hukukun üstünlüğüne karşı olması ve münafıkane iş görmesi. Kendisinin kontrol edilmesini istemeyen Kemalizm, dolayısıyla dini cemaatlerin de sistemli bir şekilde denetlenmesini istemeyecektir, zira tabiatı gereği sisli havayı sevenler ortamın her zaman sisli olmasını isterler. Kemalizmin emrinde olan Erdoğan / AKP ise, zaten demokrasiyi küfür rejimi olarak gördüğünden, kendine verilen antidemokratik vazifeleri yerine getirmekle meşgul...

  • Zeliha

    21.9.2020 19:26:32

    Umitvar olunuz emrine tabi olmuş bir yazı. Başlamak başarının yarısıdır. Çözümleri ile dertleri aşmış bir yazı olmuş. Risale-i Nur okuyan hiç kimse bu hürriyet ve demokrasi aşkından vaz geçmez. Velev ki kendi derdi ile kendi den geçmiş ola. Allah razı olsun. Cemil çiçek gibi daha bilmediğimiz nice siyasetçinin azap içinde kalmış ruhlarina son nefeslerinde bile olsa bir nebze hakikati haykırmak için cesaret verebilir. Bekliyoruz. Demokrasi de Allah'ın rahmetindendir. Rahmetten ümit kesilmez. İnşaallah

  • Veli Kul

    21.9.2020 14:27:13

    "Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar" Bu neticenin yol haritasini tesbit ve şekillendirmek için yüksek fikir sahibi heyetin istikşafi görüşmeler neticesinde varacağı MÜKEMMEL BİR GERÇEĞİ siz bu makalede FEVKALADE ve herkesin anlayabileceği bir dille tesbit ve ifşa ediyorsunuz. Netice veriyor ki sürekli ve müteaddid DUALAR gayet münbit manevi meyveler suretinde İslam'ın her sedadan gür SEDASI olarak aleme yayılıyor. Tebrikler.

  • İhsan

    21.9.2020 13:46:05

    Yeni Asya ve yazarlarının en önemli vazifeleri, Risale-i Nur'daki proğramı hayata yansıtmak. Velev ki, bazen hayâlperestlik veya komplo teorisi gibi görünse de. İnanıyoruz ki, Allah'ın kuvvet ve kudreti akibetimizi hayredecek esbabı yaratmaya kadirdir. Tebrik ediyorum. Güzel bir açılım olmuş. Devamını bekliyoruz.

  • Hüseyin

    21.9.2020 12:13:23

    -2)İmani akıldan yoksunluk, insanlığı ve çağı anlamaktan uzak ileriyi göremeyecek vaziyetteler birçoğu..ilkeleri ve  düsturları, olmaz olmazları olmalı cemaat ve tarikatlerin .. harama ve hak yememeye duyarlı dar grupsal çıkarlar peşinde koşanlar değil, uhuvvet,muhabbet selamet hürriyet adalet ve demokrasiyi öncelleyen farklı renklere ve   fikirlere müsamaha ve tolerans gösterebilen, imanından ve inancından emin, sorumluluk ve ahiret bilinciyle hareket eden islami cemaatler ve tarikatler millet ve ümmet için elzemdir .

  • Hüseyin

    21.9.2020 12:12:54

    -1)İslâmî cemaatler ve tarikatler, İnsanoğlunun yüzlerce yıllık tecrübe ve  birikiminin neticesi, yaşadığı hazin ve elim hadiseler sonucunda kazanımının ve  deneyiminin eseri, insan fıtratına uygun olan demokrasiyi anlamaktan ve idrak etmekten uzaklar. Zenginliğin hakların ve hürriyetlerin garantörü ve anası olan demokrasi ortadan kaybolduğu zaman, ellerindeki insan kaynağının servetin ve dinin de nasıl eriyip buharlaştığını anlam ve önemini kaybettigini yaşayarak acı acı öğreneceklerdir.

  • sefer hoca

    21.9.2020 12:09:56

    Bilinçli bir Süfyan saldırısı var her zaman

  • Bülent Biçer

    21.9.2020 11:36:19

    Gerekirse müdahalelerden azade özerk bir statüye kavuşturulması şartıyla Diyanet’in koordinesi altında,......RÜYALARDA BULUŞURUZ... Diyanet mi Ziyanet mi anlayamadııım...Kamuran AKKOR

  • Selim

    21.9.2020 10:57:11

    Evet. Bir ülke olarak bekliylruz.

  • Ahmet Danışmaz

    21.9.2020 10:48:56

    Elinize sağlık. Şu an cemaatlerimiz kapatılma korkusuyla gönüllü olarak jurnalcilik işine soyundular . Diyanetin misyonu da malum. En kötüsü toplum bölündü ve ahlaki değerlerinden soyutlandı. Yine de bize düşen kendi işimizi Allah rızası için tam yapmak. Selamlar

  • Hayati

    21.9.2020 10:42:51

    Çoktandır bir ihtiyaç olarak bu konuya değinilmesini bekliyorduk. Geç oldu ama inşaallah güç olmasın.

  • Hasan YİGİTKAN

    21.9.2020 10:42:33

    Onun için illaki demokrat misyonun gelmesi lazım....... Babacan Davutoğlu veya iyi parti bunlar demokrat degiller..bunlardan birisi demokrat güstermek demokrasiye veya demokratlara yapılan en büyük ihanettir..

  • Mehmet Demir

    21.9.2020 08:40:50

    Kaleminize sağlık hocam.

  • Oğuz yiğiter

    21.9.2020 03:58:27

    İbtida'dan intiha'ya ; garib bir tecelli, resmi ideoloji ile siyasal islâm ideolojisi el ele kol kola.. tabiiki biri tâbi, diğeri metbû makamında. Hangisinin tâbi makamında olduğunu ve işi bittiğinde nasıl tezlil vaziyette devre dışı bırakıldığı, ibtida'daki "Istanbul'daki ihtiyar hoca" vak'ası, ahirdekilere ibret olacağı, erbabına malûmdur. Ama bu kısır döngü nasıl kırılacak, mesele o... "kartallar avını yüksekten bırakmaya devam ediyor"...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı