"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sistematik şüphe fırtınası veya küresel dinsizliğin gençliğimize hücumu

Şükrü BULUT
23 Ekim 2020, Cuma
İsimler çok mu önemli. Hele isim ile mana uyuşmuyorsa… Elbiseden önce beden ve bedenden önce ruh gelir. İsimlerden önce de manalar harekete başlar.

İster Deizm diyelim, isterseniz şüphecilik… Veya ileri giderek Yaratıcıyı inkâr. Buradaki son durak inkâr-ı Ulûhiyet değil mi? Gel gör ki, ahir zamanın dinsizlik cereyanları, yakın zamanlarda Kur’an cephesinde üst üste aldıkları mağlubiyetlerden olacak ki, strateji değişikliğine gittiler. Nifaka bürünüp yeni metotlarını namertlik üzerine inşaya başlamışlar. Dünya küçülünce, doğrudan inkârdan vazgeçerek “İman Cephesine” şüpheler vadisinden yaklaşmaya çalışıyorlar. Yani teknolojinin mucizevî inkişafıyla, saldırgan dinsizliğin kullandığı usuller de farklılık arz etmeye başladı… Şüpheyi benlik takip ediyor burada.  Firavunlar gibi kendisini seven ve beğenen nefisler, efkâr-ı ammede kıymet gören her değeri önce itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. İmandan, dinin geleneklerinden, insanlıktan gelen tüm değerleri, yıkmadan önce itibarsızlaştırıyorlar. Bu yıkımda kullandıkları en önemli aletlerin başında ise; önce şüphe, sonra enaniyet geliyor bu günlerde…

Şüpheden maksadımız yalnızca Allah’ın varlığı ve temel imanî esaslara olan şüphe değil. Her şeyden; realiteden, tabiattan ve gerçeklerden şüphe… Mukaddes varlıklarımız; anne, baba ve aileden başlayarak hatırımıza ne geliyorsa… Semavî kitaplarda yazılanlara ve fıtrattaki yaratılış kanunlarına itiraz ve akıllara şüphe dağıtılarak, bunların doğru olmadığına dair binlerce  “sosyal laboratuvarlarda” milyonlarca elemanlarla çalışan bu cereyanların aldıkları mesafeyi, çocuklarımızın konuştuklarından anlıyoruz.  Hakikate aykırı bilgi ve telkinlerle “ fanatik taraftarlar” haline getirilmiş gençlerin, bağlandıkları kanalların dışındaki tüm bilgilere itiraz ve şüphe ile bakmaları sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? 1970’li yıllarda kitap, dergi ve gazete ile yapılan taarruzun; bu gün  daha kapsamlı, süratli ve küresel olarak elektronik medya ile yapıldığını hepimiz biliyoruz. Avrupa ve Amerika’daki belli sermayedarların hayır niyetiyle vergiden kaçırarak vakıflarına aktardıkları yüz milyarlarca doların bu tarafa aktığını satır aralarından siz de okuyabilirsiniz. Bu sermaye ile teçhiz edilmiş akademisyen ordusuyla göze ve kulağa hitap ile başlatılan taarruzu, “dindar nesiller yetiştirme” iddiasındaki idarecilerimiz varsınlar görmemezlikten gelsinler. Bu gidişle ateşin mahallenin saçaklarını yalamasına fazla zaman kalmayacak tedbir alınmazsa…

Bu ideolojik taarruza normal mantık silsilesi içinde yaklaşanlar, şaşkınlık içindeler… İnkâr ve şüphenin yardımına koşturulan cerbeze, demagoji ve tanık olmadıkları bir mantık oyunuyla  karşılaşıyorlar. Hipnozlu insanın sokulduğu âlemin kendince bir dünyasının, mantığının, gerçeklerinin, ufkunun ve zannettikleri sağlam zeminlerinin mahiyetlerini biz bilemiyoruz, zira yaşamıyoruz. Bizimle yaşarlarken Bermuda şeytan üçgenine yakalanmış gemiler/uçaklar gibi dünyalarımızdan ayrılan gençliğimizin, bir müddet sonra değerlerimizden, tarihimizden, zevklerimizden ve kültürümüzden de ayrıldıklarını semptomlarından anlıyorsunuz.

1970’li yılların öncesindeki dinsizlik cereyanları her ne kadar kitap ve fikirle hücum ettiyse de, arkasındaki organizeli kuvveti görebiliyordunuz. Yarı resmî bir teşkilât gibiydiler. Bugünkü sivil dinsizliğin Müslüman ailelerin çocuklarına yönelmesini ise 1980’lerin başına kadar götürebiliyoruz. 

Bizim coşkulu neslimiz imansızlığa karşı kesin zaferi, görünen dağın arkası kadar yakın zannediyordu.

Risale-i Nur’daki global coğrafyayı ihata edemeyince nazarlarımız, bütün cihanı Anadolu’dan ibaret zannediyorduk. Hakikati, 12 Eylül ihtilâlini takip eden yıllarda yavaş yavaş hissetmeye başladık. Bu defa hedefe ulaşamayışımızı, “maddeten terakkiyi”; maddi şartlara, kemiyete, devletteki etkinliğe ve paraya indirgeyince de kaderin elvan elvan imtihanlarıyla karşılaştık. Yanlış istikamete yanılgılarla koşuşturduğumuzu, çocuklarımız imanımızı şüpheleriyle sorguladıklarında anladık. Evet, yalnız Türkiye’de değil; milyarlarca dolarlarla Amerika’da, Avrupa ve Çin’de hazırlanmış sosyal deney laboratuvarlarındaki ileri derecede yetiştirilmiş milyonlarca uzmanla “imansızlık cereyanı” insanlığı tek proje dahilinde “şüphe ve inkâr” yağmuruna tutunca, ancak haberdar olabilmişiz.

Dünyaya yanlış pencerelerden baktığımızı iddia edenler, tarihin tekerrürden ibaret olduğunu unutuyorlar. Globalleşen dinsizlik cereyanlarının yavrularımıza yaptıkları hücumu, neslimiz de yaşamıştı.  Dikkat ederseniz, yukardaki satırlarda galibiyetimizin izleriyle karşılaşacaksınız. Bazılarımızın babaları ve büyük kardeşlerimizin heyecanlı mücadelelerinin hikâyeleriyle büyümüştük. Doğrudur, dehşetli bir tablo var bu gün karşımızda. İslamiyet’i dünyanın başına hakim kılmak üzere yola çıkanların çocukları, şüpheleriyle ebeveynlerinin imanlarını sorguluyorlar. Düşmanın üç kıtadaki organizesi, bizi ürkütüyor. Fakat hakikat bundan ibaret değil. 

Geçmişteki mücadelede şartlar daha fazla aleyhimizdeydi. Maddi imkânlara, günümüzden daha çok uzaktık. Global dünyada, bizimle aynı cephede savaşması gereken İsevilerin ve insaniyetperverlerin bizden haberleri yoktu. Başarılarımızın bir kısmını, avam-ı mü’minin halisâne desteğinden alıyorduk ki; şimdi aynı ailelerden üniversiteyi bitirmiş milyonlara varan evlâdı bizi bekliyor.

Yani anlayacağınız, bu gün dünden daha çok zafere yakın olduğumuz halde, kansere benzer bir “ümitsizlik”  meselesinin mahiyetini bilemeyen ve bilemediğinden de teşhisten uzak yüz binlerce aileyi bürüyen menfî hava, kamuoyundaki havayı da etkiliyor. Önemli olan, yavrularımızın kalplerine doğru uzanan hastalığın teşhisidir. Teşhis edilmiş derdin devası kolaydır. 

Okunma Sayısı: 2187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hıdır Yıldırım

    24.10.2020 00:07:58

    Ahir zamanın gizli küfür komitelerinin sinsi plan ve metodlarını deşifre eden yazınızdan dolayi sizleri tebrik ediyoruz. Her yazınız toplumdaki bir hastalığı ve tedavi yollarını ortaya koyar mahiyettedir. Cenab-ı Hak istifade etmeyi nasip etsin. Bizleri bu cazibedar ahir zaman fitnesinden muhafaza etsin.

  • Hasibe

    23.10.2020 22:34:52

    Önce pratiksiz bir islam. Sonra vicdanlarını rahatlatmak için ahireti inkar. Ve son durak Allah’ı inkar. Merhale merhale.

  • Erhan

    23.10.2020 21:13:17

    Deizm neden ateizme gitmesin ki... Bir engel mi var? Hem de ahlâkı da kaldır aradan. Tamam.

  • hatice

    23.10.2020 19:40:28

    Bir günü bir gününden farklı olmayan, her girdiklerinde benzer içeriklere maruz kaldıkları sosyal platformlarda zaman öldüren, bağımlılığın hangi leveli olduğu bilinmeyen her türlü sanal oyunlarda rakibini öldürme/yenme çabası içinde olan, içi daralınca bir kaç sezon dizi ile kendini oyalayan ve bu durumdan henüz rahatsız olduğunun bile farkında olmayan gencecik insanlar... Manevi alemdeki boşluğu hissedemeyecek kadar gafiliz. Ellerimizdeki kıymetli eserlerin manevi ortama atom bombası gibi düşen hakikatlerini irdelemek için neyi bekliyoruz? Genç arkadaşım, başta nefsim olarak, bir sene kalkülüs dersi almak için gidip geldin üniversiteye... Ne zaman Sözlerdeki bir meseleyi idrak etmek, çalışmak için oturacaksın masa başına? Şimdi söyle, bir bölüm dizi izlemek için vaktin var mı?

  • Abdullah

    23.10.2020 18:22:33

    Risale-i Nut bize muhtaç değil. Ama madem ki bize ihsan edilmiş, başkasına verilmemiş, otomotikmen bizim bu hizmeti yapmamız iktiza etmez mi? Biz hizmet etmeye mükellefiz. Evimizde oturduk köşemize çekildik, corona hortlattırdık! Ve şimdi muzaaf surette oturuyoruz halbuki kalkmamız lazım. Azrail (a.s) gelecekse bizi hizmette bulsun Zübeyir Ağabeyin dediği gibi. Artık ağırlıklarımızdan, korkularımızdan kurtulalım.

  • Demokrat Avrupa

    23.10.2020 17:37:38

    Doğru analizler doğru tespitleri, doğru tespitler doğru sonuçları doğurur. Ahir zaman fitnesi içinde yeisi bir taraf ederek insanlığa ümit verebilmek herkesin işi olmaması gerek. Evet, ahir zaman dinsizliğin onca saldıralarına rağmen ümitvarız; şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür seda İslamiyet’in olacaktır.

  • İ. Seyda

    23.10.2020 17:09:05

    Öncelikle bir noktaya dikkat çekmek gerekir: Deizmin bugün geldiği nokta daha başkadır. Esas itibariyle deizm, “şüphecilik” veya “Yaratıcıyı inkâr” gibi bir kalıba sığdırılamaz. Deizm, bugün “dinsiz bir Tanrı” anlayışına yakındır. Bu duruma gelmesinden şüphesiz dinlerin, hususan Müslümanların mesuliyeti vardır denilebilir. Doğru İslamiyet ve İslamiyet’e layık doğruluktan çok uzak kaldık. Geçen yıllarda yapılan bir araştırma İmam Hatip liselerinde dahi deizmin arttığına vurgu yapılmıştı. Bu mesuliyet kimindir veya ne kadar farkındayız? Deccalizmin kontrolündeki spor ve eğlence kültürü ne yazık ki gençliğimizi esir aldı. İnsanlar, gerçeğin peşinde koşmak yerine fanatik taraftar haline geldiler. Cemaat kültürü, parti kültürü karşısında zayıfladı. Dünya, artık ne Türkiye’dir ne de İslam ülkeleridir. Dünya artık, “insaniyet-i Kübra” anlayışına gidiyor: Mukaddes bir dine inanalar, inanmayanlar. Demokratlar, demokrat olmayanlar vesaire….

  • İhsan

    23.10.2020 15:20:46

    Deizm kelimesine takılmamak gerekiyor. O münafıkların bir tezgahı. Mesele şekten- şüpheden küfr-ü mutlaka doğru meselesidir. İnşaallah Risale-i Nur ile bu büyük dalga geçmişte olduğu gibi tekrar kırılacaktır.

  • Niyazi N.

    23.10.2020 14:32:32

    Her derde iyi gelen en iyi reçete ve manevi dermanları tarif eden Risale-i Nurlar, şüphe ve ümitsizlik marazlarını da kökünden tedavi etmekte. Gençlerimize ve evlatlarımıza bu Kur’anî kevserden devamlı istifade edebilecekleri cazip zemin ve imkanları hazırlamak da, ebeveynlerinde ve büyüklerinde ihmal etmeye gelmeyecek bir mesuliyet olarak duruyor. Kıymetli yazarımızın hem bu noktadaki hizmetlerini hem de mevzuyu etkileyici tarzda kaleme almasını takdir ve tebrik ediyorum.

  • Osman

    23.10.2020 13:53:20

    Mevcut durum ve gençlerimiz Çok vahim bir durumda. Yeni bir vizyon lazım. Eski hal muhal yeni hale uyumsağlamalıyız. Gençlerimize ulaşmanın yollarını bulmalıyız. Öncelikle kendimize çeki düzen vermeliyiz. Din gibi gösterilen soytarılara dikkat etmeliyiz.

  • Eddai

    23.10.2020 13:21:40

    Allah razi olsun, ne kadar yerinde ve gerceklerin özünde bir yazi. "Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada İslamiyet'in olacaktır." B.S.N.

  • Hilal Tahir

    23.10.2020 12:15:09

    Kaleminize sağlık ... Rabbim hayırlı ve güzel evlatlar yetiştirmeyi nasip etsin. 🌹

  • Hüseyin

    23.10.2020 11:17:08

    Kıymetli aziz hocamız, yine can damarımızı içten içe sinsice yakan çok mühim bir meseleye temas buyurmuş. Dinsizlik ve imansızlık cereyanları dışardan gelseydi mukavemet etmek nisbeten kolaydı.. İmansızlığın bahusus ahirete imanın müslümanlar arasında kaybolması, dinin dünyevileştirilmesi, dünyevi ikballer ve menfaatler için dini kavramların ve sembollerin pervasızca  kullanılması, kavramların içinin boşaltılması müslümanlar için en büyük tehlikedir. Eğer gerçek manada ahirete iman olsaydı, kötülükler müslümanlar arasında organize şekilde yayılmazdı. Dinsizlik cereyanlarına ve şer odaklarına karşı muhabbet, adalet merhamet muavenet meşveret ve demokrasi kaleleri sağlam örülmeli, bu değerlere ve yapılara zarar verilmemeli..

  • Oğuz Yiğiter

    23.10.2020 10:29:00

    Net olan birşey var, ülkemizde ve dünyada, dramatik ve hazin bir şekilde siyasal islâmın iflasını ve çöküşünü izliyoruz. Bunu çoktan hak ettiler zaten. 60-70 yıl Risale-i Nur'un asr-ı saadet modeline temerrüd ve gayz ile karşı dur, ondan sonra, zelilâne ; onsekiz yıllık iktidarının sonunda, resmi ideolojinin mengenelerinde sıkışıp kal. Bu son mukadderdi. Risale-i Nur'un önündeki bu ikinci perde de çok net bir mağlubiyetle sonuçlanmalı ki, daha milletin yüzüne bakacak halleri kalmasın. Çok çektirdiler, çoook...

  • Mehmet G.

    23.10.2020 10:21:36

    Türkiyemizde maalesef siniri olmayan diziler, toplumsal ahlaki alena sekilde cöketriyorlar ki, bircok kitap yazari bu durumdan endiseli. Reyting alan dizilerin tümü ask, aldatma, kaynana-kayinvalde ve entrika ile dolu. Belgesel dizileri reyting alamadigi icin girisim yok. Oysa ki mevcut diziler toplansa, bilgisel kalite yönünde "National Geographic" den bir bölüme bile yetisemezler. Almanyadaki diziler gercekten masum kalmaya basladi...

  • Hayati

    23.10.2020 10:18:12

    Dinsizliğin tüm ahir zamanı kapsayacağını ve bir lahza bile gözardı edilemeyeceğini unutunca nurcular, bu kızıl musibet yeniden kıtaları ve devletleri yakmaya başkadı. Gerisi teferruat.

  • Selim

    23.10.2020 09:42:40

    Ufuk açan ve başarabileceğimize ümidimizi arttıran yazılara olan ihtiyacımı hissettim.Teşekkür ederim.

  • sefer hoca

    23.10.2020 08:41:04

    Kaleminize sağlık.Yüzyılın özeti olmuş yazınız.Ümitsizlik ise bizim yanımızdan bile geçemez.La taknetu min rahmetullah

  • Haydar

    23.10.2020 07:06:26

    Sistematik şüphe ve imansızlık ile mücadelenin bu asırdaki ilacı Risali Nur. Küfür ehlimin geçmişte ve günümüzde saldırısı hız kesmeden devam ediyor. Fakat küfür ehlinin sonu yakın, Allah Nur’unu tamamlayacak.

  • Cafer Tayer

    23.10.2020 06:49:56

    Çok güzel bir yazı Tebrikler. Ama ben bu kadar iyi düşünemiyorum. Zira; "...ateşin mahallenin saçaklarını yalamasına fazla zaman kalmayacak tedbir alınmazsa…" Faslı geçmek üzere bence.... ateş, O müthiş yangın, değil mahallenin saçaklarını hanemin yatak& çocuk odasını sardı... artık; birileri değil hanemdeki O yangını söndürmek için koşarken köstek olan, aksine kardeşim, eşim, hatta çocuğum... ateşe birer birer düştüklerini görüyorum çocuklarımın, eşimin, kardeşimin, ihvanımnın... Elimi uzatıyorum, uzatsam tutamıyorum. An ve an yalıyor alev parçalarımı, kendimi kurtarmaktan bile acîzim. dört bir yandan, koro halinde "DAVAM" sesi ile arş ihtizaza gelmesi gerekirken neden çıkmıyor bir nida?... Yoksa zaman ahirzamanın da ahiri mi?

  • Naim Kav

    23.10.2020 01:42:32

    Değerli hocam Gene şevk ve gayret dolu tesbit ve teşhislerinize Gönülden iştirak etmedeyiz . Bu menfi ve çok tehlikeli ümitsizlik Hastalığının bir an evvel nihayet bulmasi için Rabb'im bizlere cehd versin niyaz ederiz . Hakikaten asrın hastalığı Ümitsizlik ve nemelazimcilikla biraraya gelince Atmosfer çok karanilk oluyor. Ancak safak yakındır . Ümitvariz. Duaya devam ... Teşekkürler efendim....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı