Yalova’dan Ahmed Yaşar: “Allah istediğine rızkı açar, istediğine kısar” ayetini açıklar mısınız?”
Rızık Verici Allah’tır
Allah kullarına maddî-manevi rızık vericidir. En gizli ve umulmadık yerlerde, yerin karanlıklarında ve deniz diplerinde hiçbir canlıyı rızıksız, aç, çaresiz ve dermansız bırakmaz. Her canlının her ihtiyacını vakti vaktine verir.
Ayetlere bakalım: “Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır.”1 “Allah kullarına lütfedendir. Dilediğini rızıklandırır.”2 “Rabbim rızkı dilediğine bol verir, dilediğine kısar.”3
Bu ayetlerden anladığımız, rızık verme konusu, her konuda olduğu gibi, tamamen Allah’ın takdirindedir. Dilediğine daraltır, dilediğine açar. Bunda şüphe yoktur. Bu yetkiyi Allah’ın elinden kim alabilir?
“Neden böyledir?” Sorusu bile zaittir. Takdir her zaman ve her şekilde Allah’ındır.
Fakat bunun böyle olması elbette en güzel ve en kâmil olandır. Yoksa topraktan ve çamurdan rızkı yapmak insanın elinde olsaydı insan rızkı yapıp her canlıya yetiştiremez ve canlılar aç kalırlardı.
Oysa şimdi ne rahat! Her bir bahçe bir kazandır. Her bir meyveli ağaç bir kaptır. Cenab-ı Hak her mevsimde incecik sicim gibi iplerle leziz yiyecekler indirmekte; bütün bağ ve bahçelerdeki ağaçların elleriyle bizlere ikram etmektedir.4 Bütün canlıların istedikleri maddî ve manevi rızıklar Cenab-ı Hak tarafından ummadıkları yerlerden çok düzenli biçimde, gayet uygun vakitlerde ellerine verilmektedir.5
Dünyanın Salih Amelleri
“Îman edenler ve salih amel işleyenlere altlarından ırmaklar akan Cennetler olduğunu müjdele. Onlar orada bir üründen rızık olarak verildiğinde, ‘bu daha önce bize verilen rızık gibidir.’ Derler. Onların benzerleri olarak sunulmuştur.”6 ayetinin tefsirinde, bu ayette geçen “daha önce verilen rızık” cümlesinde kapalı bırakılan “rızık” kelimesinin dört manaya ihtimâli olduğunu beyan eden Saîd Nursî Hazretleri, bu manaları özetle şöyle açıklar:
1-Rızıktan maksat “amel-i sâlih”tir. Dünyadaki salih ameller, Cennette ebedî rızıklar tarzında sahiplerine ikram edilecektir. Cennet ehli bu ikramdan sonra, “şimdi yediğimiz rızıklar, dünyada yaptığımız amel-i salihin neticesidir.” Diyecekler. Yani dünyadaki salih ameller, Cennette cisimleşmiş birer sevap kesilmiştir. İşte amel-i salihle Cennet yemişleri arasında bu derece yakın bir bağ bulunmaktadır.
2-Rızıktan maksat dünyanın yemekleridir. Dünyada bize verilen yemek ve rızıklar bunlar gibidir, fakat zevkleri ve tatları arasında dağlar kadar fark var. Cennet ehlinin hayretleri bundandır.
Cennet Lezzetleri
3-Bu ürünler biraz önce yediklerimiz gibidir; ama manaları ve tatları farklıdır. Demek suretlerinin aynı olmasıyla ülfet ve alışkanlık lezzeti veriyor; tatları ve zevklerinin farklı olmasıyla da yenilenme lezzeti hâsıl oluyor. Cennet ehlinin sevinçleri bundandır.
4-Şimdi yediğimiz meyveler bu dallardaki meyvelerdir. Demek bir meyve koparıldığı zaman, yeri boş kalmıyor. Derhal yerine bir meyve peyda oluyor. Cennetin meyvelerinde noksanlığın olmayışı bundandır.7
Rızkın hayat kadar kudret nazarında ehemmiyetli olduğunu vurgulayan Bedîüzzaman, “kudret”in çıkardığını, “kader”in giydirdiğini, “inâyet”in ise beslediğini kaydeder. Saîd Nursî’ye göre, rızk periyodik bir süreç içinde gelmektedir. Hayatta açlıktan ölmek yoktur. Zira iç yağı ve sair unsurlar suretinde hücrelerde depo edilen gıda bitmeden evvel ölüm gelmektedir; demek ölümün sebebi rızıksızlık değildir.8
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi, 2/212; Âl-i İmrân Sûresi,
3/37; Nûr Sûresi, 24/38
2- Şûrâ Sûresi, 42/19
3- Sebe Suresi: 36
4- Nûr’un İlk Kapısı, s. 46
5- Sözler, s. 273
6- Bakara Sûresi, 2/25
7- İşârât’ül-İ’câz, s. 203, 204
8- Sünûhât, s. 83