10 Eylül 2013, Salı
İsmail Karaavcı: “Değerli hocam: 1-Hayızlı hanım kendini iyi hissederse oruç tutabilir hükmünün kaynağı, Bakara 185. ayettir. 2-Önce de yazdım: Burada bütün mesele ‘kadâ’ kelimesine yanlış mana verilmesidir. Cuma suresinde geçen “fe ize kadaytumus-salah” veya “fe ize kadaytum menasikaküm” ne demektir? Lütfen söyler misiniz? Burhan dediniz; işte size burhan! Hem de Kur’an’dan. (Sana hayız halinden sorarlar. De ki, o bir ezadır.) Eza ne demek? Bakara 185 ile bağ kurarak lütfen cevaplar mısınız?”
Bir Hüküm Kazaya Kurban Gitmesin
İsmail Bey’in bu sorusu, Yeni Asya’nın internet sitesindeki “Yeni Haruriyeler mi var?” başlıklı yazıma, orada yaptığı yoruma karşı orada verdiğim cevap üzerine yine orada yayınlanmıştı. Bana yine cevap hakkı doğdu şüphesiz. Fakat orası yetersiz bir zemin olduğundan ve mesele ciddi şekilde din-i mübini doğru anlamak ve doğru İslamiyet ile amel etmek meselesi olduğundan ve mesele bazıları tarafından sıkça serrişte edilen meselelerden olduğundan burada cevap vermeyi uygun gördüm. Yorum yapmak isteyen yine o zeminde yorum yapabilir.
1-Bakara Suresinin 185. Ayetinde Kur’ân kimlerin oruç tutmayabileceğini ifade buyurmuş. Bu ayette Kur’ân’ın Ramazan ayında oruçtan ruhsat verdiği iki sınıf insan var:
a)“Mariz” (hasta) olan kimseler, b)“Seferde” olan kimseler.1
Bu ayette başka ruhsat yok. Bu ayette “kadâ” veya “eza” kelimeleri de geçmiyor.
2-Kaf ve dat harfleri ile yazılan “kadâ” kelimesi Arapça’da bir fiildir. Bu fiilin mastarı da aynı yapıda geliyor. Mana olarak, “bir hükmün icra edilmesini, bir emrin yerine getirilmesini, bir ibadetin eda edilmesini” ifade eder.
Cuma Suresi 10. Ayetinde geçen “fe ize kudıyeti’s-salah” ibaresi mana itibariyle, “Namaz eda edildiği (kılındığı) zaman” demektir. Keza Bakara Suresi 200. Âyette geçen “fe ize kadaytum menasikaküm” ibaresi de mana olarak, “hac ibadetinin gereklerini (farz, vacip ve sünnetlerini) eda ettiğiniz (yerine getirdiğiniz) zaman” demektir.
Etimolojik Bir İnceleme
3-Arapça’da kaf ve dat harfleri ile yazılan “kadâ” fiili ve mastarı üzerine etimolojik olarak dört anlam yüklenmiştir:
a) Yukarıda ifade ettiğimiz gibi “bir ibadetin eda edilmiş olması” halini ifade etmiştir.
b) Kader hükmünün “icra edilmiş olması” halini ifade etmiştir. Bu anlamda “kader ve kazaya iman” dediğimizde kullandığımız “kaza” da aynı kelimedir. Yani kelimenin aslında bulunan “dat” harfi “za” harfi olarak dilimize girmiş ve kelime “kaza” oluvermiştir. Yani aslen kadâ olarak okunan kelimeyi, “kazâ” olarak okuya gelmişiz. Aslına kalırsanız bu kelime ne “d” harfi ile, ne “z” harfi ile okunur. Bu harf dat harfidir. Dat harfi, dilin azı dişlere yandan yaklaşması ile çıkarılan bir sesle okunur. Ama Türkçe’de dat harfi olmadığından, biz kadâ kelimesini kazâ olarak söylemişiz. Yani kadâ kelimesi dilimizde kazaya uğramış!
Dolayısıyla icra edilmiş olan, yani gerçekleşmiş bulunan, yani takdir plânından eylem haline dökülmüş bulunan kader hükmüne kazâ demişiz.
c) Kaza kelimesine, bu kök ve anlam bağlantısı nedeniyle, “bize isabet edip, hesapta olmayan ve hoşumuza gitmeyen belalar” anlamı da yüklemişiz. Trafik kazası, iş kazası dediğimizde bu manayı kast ediyoruz.
d) Nihayet aynı kök ve anlam bağlantısı nedeniyledir ki, geçirilmiş, zamanında yapılmamış bir emrin, bir ibadetin sonradan yapılmasına da “kaza etme” denmiştir. Burada kadâ kelimesine yanlış anlam verilmiş değildir. Kast edilen mana şudur: Söz konusu emir ve ibadet, vaktinde değil, sonradan yapılmıştır. Kelimenin bu anlamda da kullanılması, zengin içeriği nedeniyledir. Burada bir anlam kayması yoktur.
Biz burada dar satırlarımıza daha fazla dil bilimi ile ilgili şeyler yazacak değiliz. Ama şunu ifade etmemiz gerekir ki, kadâ fiiline ve mastarına yüklenmiş dört mananın hiçbirinde de bir yanlışlık yoktur. Yani müçtehit imamlar bu kelimeye yanlış mana vermemişlerdir. Bu konuda müsterih olunuz.
Hayız Nedir?
4- Bakara Suresi 222. Ayette geçen “ve yes’elûneke ani’l-mahiydi kul hüve ezê…” ibaresinde geçen “eza” kelimesi kadınların hayız halini tarif ediyor. Yani “hayız nedir” diye sorulan mukadder bir soruya Kur’ân, “O bir ezadır, bir rahatsızlıktır, bir sıkıntıdır.” Diye cevap vermiştir. “Ezâ” kelimesini Peygamber Efendimizin (asm) ifadesiyle açıklayalım: “Allah’ın Âdem kızına verdiği fıtrî bir gailedir.”
5-Kur’ân’da bu “ezâ” anında kadının ibadetini düzenleyen bir âyet yoktur. Burada geçen “ezâ” ile Bakara Suresinin 185. Ayetinin hiçbir ilgisi yoktur.
Yarın inşallah devam edeceğiz.
Okunma Sayısı: 1804
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.