"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanı ölmeden çürüten hatalar

Süleyman KÖSMENE
06 Temmuz 2021, Salı
Uğur rumuzlu okuyucumuz: “Çok yanlış yaptım. Kalbim kilitlendi resmen. Namazdan rahatsız oluyorum. Buna rağmen kendimi kılmaya zorluyorum. Devam edersem zamanla kalbim düzelir mi? Bir yazınızda gözyaşı ve tövbe ile kalbin mührü açılır demiştiniz. Ama gözyaşı yok bende; namazın yine de faydası olur mu?”

Kendini Bilmek Fazilettir

Kişinin kendini bilmesi, kendi yanlışını ve günahını itiraf etmesi, ender rastlanan faziletlerdendir. Genel bir hata ise kendimizi bilmemek, yanlışımızı görmemek, kendimizi kemal sahibi sanmak ve ehl-i necat saymaktır. Oysa bu, bizi çürüten bir hatadır.  

Çünkü insan günahını itiraf etmezse günahına devam eder, tövbe etmez. Kemalatını yeterli görürse kendini beğenir, gurura kapılır. Böyle adamın iki yakası ucbun eline geçer. Ucb adamın hayırlı ne ameli varsa, ateşin odunu yediği gibi yer, bitirir. Ve kendini ehl-i necat sayan adam, daha ölmeden ahiret için hazırlık yapmayı bırakır. 

Dolaysıyla böyle adam aslında müflis adamdır. Ahiret gelmeden yanlış itikadı sebebiyle iflâsa girmiştir. Ucbu ve gururu amelini çürütmüştür. 

Bu sebeple irfan sahibi insanlar tövbeye götüren günahı, ucb ve riya veren ibadetten üstün tutmuşlardır. Çünkü günahkâr insan günahını bilir ve tövbe eder. Ama ucb sahibi insan ucbunun farkında olmaz, tövbe etmez ve çamurda battıkça batar. 

İnsanı günahını bilmeye ve ucbunu fark etmeye götüren şey de, insanın kendini beğenmekten imtina etmesi ve kendine insafsızca vurmasıdır. Kendini kemalsiz bilmesidir.

İnsanı Dirilten Tövbedir 

Sizin kalbiniz kilitli mühürlü değil; endişe etmeyin. Çünkü siz kendinize vuruyorsunuz. Günahınızı biliyorsunuz. Ucbunuz kibriniz yok! Tövbe yolu arıyorsunuz. Kalbiniz günahın hicranından endişe ediyor.  

Kendinize vurdukça ortaya günahlar çıkıyor, yanlışlar dökülüyor. Bu iyidir. Zaten böyle olması lâzımdır. Tövbe hali tam da böyle bir şeydir. Bu haliniz devam etsin. Kendinizi beğenmemeye, günahınızın çok olduğundan, kalbinizin kilitlenmiş olduğundan korkmaya devam edin. Bu, Allah korkunuzu arttırır. Ve inşallah tövbenizin tamamlayıcısı olur.  

İnsanı dirilten tövbedir. Çünkü tövbe ve istiğfar günahları imha eder. 1 Tövbekâr insan rahmete daha yakındır. Hz. Ömer (ra) bu sebeple, “Günahlarından tövbe edenlerle beraber bulunun, çünkü onlar hassas yürekli olur.” demiştir. 2

Tövbe eden insan kendisi de bağışlayıcıdır. İnsanları suçlamaz, hatalarını affeder. 

Tövbe eden insanda Allah korkusu fiil halindedir. Cehennem endişesi uykusunu kaçırır. Kendini insanların en bedbahtı, en aşağısı bilir. Günahını affedilmez sanır. Ateşin azıcık da olsa dokunuşunu kalbi titreyerek ruhunda hisseder. 

İnsanı öldüren de kendini günahsız bilmesidir.   

Şeytanın Desiseleri

Tövbe eden insan ile şeytan çok uğraşır. Çünkü şeytan bilir ki tövbesi kabul edilen kişi, günahkârlıktan makbul bir insan konumuna yükselecektir. Allah katında günah işlememiş gibi işlem görecektir. 3 Kötülükleri iyiliklere çevrilecektir. Günahları sevaplara döndürülecektir. Çünkü Cenab-ı Allah (cc), “Kim ki tövbe eder, iman eder ve salih amel işlerse, Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah Ğafur ve Rahim’dir.” 4 buyurmuştur.

Şeytan hiçbir günahkâr için bu mutlu neticeyi istemez. Günahkârın günahında battıkça batmasını ister. Günahta bocalayıp kalmasını ister. Tövbesinin makbul olmasını istemez. Bunun için elinden gelen ifsadatı yapar. İnsanın ihlâsını bozmaya çalışır. İnsana zaten battığını, artık affedilmeyeceğini, namazının ve ibadetinin bir fayda sağlamayacağını telkin eder. Çünkü kendisi de günahında boğulmuştur.

Bakar ki insan telkinlere kulak asmıyor ve tövbeye devam ediyor. Bu defa da tövbeyi tahakküme ve ucba çevirtmeye çalışır. Sanki Allah bizi kabul etmek zorundaymış, sanki ibadetimize karşılık Cennetini vermeye mecburmuş gibi bizi tahakkümvari duygulara sokar, tövbemizi sıfırlama gayretine girer.  

İnsan böyle telkin ve desiselere inanmayıp tövbesine devam ederse inşallah kazanır. Endişeye mahal yok; Allah günahlarını bağışlar. 

 Dipnotlar:       

1- Lem’alar, s. 22. 2- İbn Ebü’d-Dünyâ, s. 117. 3- İbn Mace, Zühd, 30. 4- Furkan Sûresi: 70.

Okunma Sayısı: 2603
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı