Remzi Bey: “Malın şükrü nasıl yapılır? Bir servet sahibi mal varlığından dolayı mahşer sualinden nasıl kurtulur?”
Malı Vereni Bilmek
Malın şükrü, malı verene teşekkür etmektir. Teşekkür etmek, dil ve kalp ile olmakla beraber, davranış haline de gelmelidir.
Mesela bir mal sahibinden emanet bir şey alan birisi, aldığı emaneti korur, kırıp dökmez, saçıp savurmaz, mal sahibinin hassasiyetlerini gözetir, talimatlarına uyarsa teşekkürü davranış haline getirmiş olur. Ayrıca mal sahibine diliyle teşekkür etmeyi de şüphesiz ihmal etmez. Fakat emaneti mal sahibinin talimatlarına uygun kullanmadığı ve saçıp dökerek kullandığını var sayalım. Bu durumda dilde kalan bir teşekkürü mal sahibi makbul saymayacaktır.
Şimdi; asıl mal sahibi olan Allah, emanet olarak verdiği mal ile ilgili bazı emir ve talimatlar göndermiş: İsrafa haram demiş. Çalışmayı ve helalinden kazanmayı emretmiş. Sadakayı teşvik etmiş. İsar hasletini, yani başkasını kendi nefsine tercih etmeyi övmüş. Zekâtı emretmiş.
Allah’ın ancak bu emirlerine uymakla, verdiği mal ile ilgili olarak Allah’a teşekkür etmiş oluruz. Ayrıca dilimizle de teşekkürü pekiştirebiliriz. Fakat hayırsız yerlerde malı keyfimizce harcar, sadakayı ve zekâtı vermez, cimrilik yapar, lezzetlerde nefsimizi başkasına tercih eder isek, şükrümüz dilde kalır. Bu da makbul olmaz.
Şükür Sayılan Beş Davranış
Öte yandan merhamet sahibi olan Allah’ın, mal sahibinden fakir ve muhtaçlara karşı acıma istemesi, Cömertçe Veren Allah’ın vermeyi ibadet sayması, Her Şeyde İktisadı Gözeten Allah’ın israftan kaçınmayı emretmesi birer şükür emri olarak algılanmalıdır.
Bu durumda mal için şükür manası taşıyan davranışlarımızı şöyle sıralayabiliriz:
1-Mümkün mertebe sadaka vermeyi ve isar hasletini yaşamayı prensip haline getirmek.
2-Verirken minnetle değil, övünerek değil, böbürlenerek değil; merhametle, şefkatle, sevgiyle ve tevazu ile vermek. Verdikten sonra nefsimize hisse vermemek.1
3-Malımızın zekâtını gönül rahatlığı içinde vermek.
4-Malımızı hayırsız yerlerde harcamaktan sakınmak.
5-Tutumlu olmak, fakat cimri olmamak; cömert olmak, fakat müsrif olmamak.
Bu beş maddeyi yaşamayı başardığımız an, malımız için şükür içinde olduğumuzu da söyleyebiliriz. Aksi taktirde dilden “Ya Rabbi, Sana şükürler olsun.” Deyip başkasına hiç faydamız dokunmazsa gerçek manada şükrettiğimiz söylenemez.
Zekâttan Çalmak Şükürsüzlüktür
Bu beş maddeyi kendinde toplayan tek farz ibadet ise zekâttır. Zekâtta sadaka mânâsı vardır, zekâtta îsar hasleti vardır, zekâtta merhamet vardır, şefkat vardır, tevazu vardır. Zekâtta minnet, başa kakmak, övünmek, böbürlenmek ise yoktur. Çünkü zekâtı veren, fakirin hakkını veriyor. Allah’ın emrini yerine getiriyor.
Keza, kişinin cimri olmadığını, cömert olduğunu göstermesi için, zekâtını doğru hesaplayıp vermesi, zekâttan çalmaması yeterlidir. Allah’ın cömert dediği ve övdüğü kişiler, zekâtını doğru hesaplayıp gönül rahatlığıyla veren kişilerdir. Allah’ın sevmediği kişiler ise, zekâttan çalan kişilerdir.
Bu bakımdan; Allah’ın bize verdiği mala karşılık şükür görevimizi yapmamız, zekâtımızı vermemize bağlıdır. Başka bir ifadeyle, zekâtını veren, şükreden insandır. Zekâtı vermemek veya zekâttan çalmak ise şükürsüzlüktür.
Allah şükredenin malını artıracağını vaad ediyor: “Şükrederseniz muhakkak artırırım. Nankörlük ederseniz, bilin ki, azabım çok şiddetlidir.”2
“Siz şükredip îmân ederseniz, Allah size niçin azap etsin? Allah şükredenlerin en küçük bir iyiliğine kat kat mükâfât verir. O her şeyi hakkıyla bilir.”3
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 323 2- İbrahim Süresi: 7 3- Nisâ Süresi: 147