İzmir’den Kadir Toprakçı: “Kabir hayatı hakkında bilgi verir misiniz? Ruhlar kabir âleminde birbirleriyle görüşürler mi?”
Ahiretin İlk Durağı
Kabir hayatı âhiret hayatının ilk durağıdır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, dünyadan başlayıp kabre, haşre ve ebede kadar uzanıp giden beşer yolculuğunun ilk istasyonudur.1
Kabir istasyonundan sonra yolculuk da devam ediyor, hayat da! Hayat devam ediyor; çünkü ruh bâkîdir. Kabirde insan ceset bakımından ölmüştür; fakat ruhen hayydır, yani hayattadır.
Kabir suali haktır. Kabir azabı haktır. Kabir saadeti haktır. Kabirden sonra ruhun cesetle birlikte yeniden dirilişi haktır. Kabirde azabı ruh çeker, saadeti de ruh görür. Fakat ceset hissesiz de kalmaz! Kabir hayatı açısından ceset ölmüştür; fakat ruha gelen darbelerin çok da uzağında değildir.
Çünkü günahlarda ruhun irade beyanı ve şer tercihi her ne kadar ön plânda idiyse de; cesedin fiilî rolü ve bizatihi iştiraki göz ardı edilebilir mi?
Kabir Hayatı Ruhanîdir
Bunun aksi sevap ve hayır noktasında da düşünülebilir. Hayra yönlendiren kalbin duyarlılığı ise de, hayır için birtakım çilelere katlanan bedenden başkası değildir.
Meselâ, namaz için camiye gitmeye yönlendirdiğimiz ayaklarımızın hakkından geçebilir miyiz? Bir ihtiyaç sahibinin elini tutmakta kullandığımız ellerimizin hakkını görmezden gelebilir miyiz? Allah’ın haramlarından yana sevk etmediğimiz ve helâl dairede terbiye ettiğimiz bedenimizin muhtelif organlarının mükâfatı hak etmediğini söyleyebilir miyiz?
Hiç şüphesiz asıl cismanî lezzet de, cismanî azap da “ba’sü ba’de’l-mevtten” sonra, yani dirilişi müteakip kurulacak mizandan sonra, yani mahşerden sonra hayatın Cennet ve Cehennem şeklinde tecellisi çerçevesinde görülecektir. Ve kabir hayatı genel itibariyle ruhanîdir. Fakat birtakım tecellilerden cesedin de hissesini alacağı anlaşılmaktadır.
Kabirde Görüşme Vardır
Kabir âlemi her ruh için farklı tecellilerle doludur. Fakat Salih kimselerin görüşüp konuştuğu hakkında rivayetler vardır.
Hz. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Bir Müslüman can çekişme anına girdiği zaman rahmet melekleri, beyaz bir ipekle gelirler ve şöyle derler: "Sen razı ve senden de Rabbin razı olarak bedenden çık. Allah'ın rahmet ve reyhanına ve sana gazabı olmayan Rabbine kavuş."
Bunun üzerine ruh, en güzel bir misk kokusu gibi bedenden çıkar. Öyle ki melekler onu birbirlerine verirler, tâ semanın kapısına kadar onu getirirler ve:
"Size arzdan gelen bu koku ne kadar güzel!" derler. Sonra onu mü'minlerin ruhlarına getirirler. Onlar, onun gelmesi sebebiyle sizden birinin kaybettiği şeyinin kendisine geldiği zamanki sevincinden daha çok sevinirler. Ona:
"Falanca ne yaptı? Falanca ne yaptı?" diye dünyadakilerden haber sorarlar. Melekler:
"Bırakın onu, onda hâlâ dünyanın tasası var!" derler.
Bu gelen, kendisine dünyadan soran ruhlara: "Falan ölmüştü, yanınıza gelmedi mi?" der. Onlar: "O, Hâviye Cehennemine götürüldü!" derler.
Peygamber Efendimiz (asm) devamla der ki:
"Kâfir can çekişme anına girdiği zaman, azap melekleri kıldan kaba bir elbise ile gelirler ve şöyle derler: "Bu cesetten kendin öfkeli, Allah'ın da öfkesini kazanmış olarak çık ve Allah'ın azabına koş!"
Bunun üzerine, kötü ruh cesedden, en kötü bir cîfe kokusu gibi çıkar. Melekler onu arzın kapısına getirirler. Orada: "Bu koku ne de pis!" derler. Sonunda onu kâfir ruhların yanına getirirler."2
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 27.
2- Nesâî, Cenâiz 9, (3, 8-9).