"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mehmet Kutlular’ın aziz hatırasına - 1

Süleyman KÖSMENE
14 Nisan 2021, Çarşamba
Geçen hafta bu gün, her fani gibi Mehmet Kutlular Ağabeyi de hüzünle âlem-i berzaha uğurladık. Ardından duâ yapmaktan başka elimizden bir şey gelmedi. Allah’tan ki, duâ en büyük güçtü!

Rahmetle git hey koca çınar! Rahmet-i İlâhiyeyi tebessüme getiresin! Cenab-ı Allah’ın mağfireti elinden tutsun! Lütf-u fazlı sana yar olsun! İzzet ve azameti medar-ı necatın olsun inşallah!

Ondan alacağımız çok şey var. Aziz hatırasını köşemizde -şimdilik- hiç olmazsa bir iki gün misafir edelim.  

Şahs-ı Manevinin Rüknüydü

Kutlular Ağabey bir şeyh olmadı, bir halife olmadı, bir vekil olmadı. O, Risale-i Nur geleneğine göre Nur Talebelerine bir ders arkadaşı oldu, şahs-ı manevînin bir ferdi oldu. “Benim de şimdi bir reyim var” diyen bir Üstad’ın hizmetle ilgili meslek ve meşrebini meşveret esası üzerine kurdu. Meşveret ilke ve prensiplerinin şahs-ı manevî nezdinde yayılmasında ve cemaatin hizmetlerini meşveret esaslarına göre tanziminde önemli bir rükün oldu. 

Müstakil hareket etmedi, her adımında meşveret esaslarına uydu. Kendi şahsı söz konusu olduğunda, her zaman kendisinden duyduğumuz, “Ben işportacıyım oğlum! Cemaat vazife vermezse ben gider işimi yaparım.” sözü idi. 

Risale-i Nur’un şahs-ı manevinin emrine o kadar kendini vermişti ki, şahs-ı manevinin meslek ve meşrebinde, şahs-ı manevinin tavizsiz kararlarının icrasında o kadar bütünleşmiş, o kadar fani olmuştu ki, onun bu halini görenler onun tahakküm ettiğini zannederdi. Oysa iş tam tersiydi.  

İstiğna Düsturu Onun Karakteriydi  

İstiğnayı sadece paraya karşı bir tutum olarak alırsak, tarifi eksik yapmış oluruz. İstiğnayı İhlâs Risalesi üzerinden tarif edelim: “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk’ın rızasını esas maksad yapmak gerektir.” 1

Cenab-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapan paradan kendini müstağni tuttuğu gibi, insanların kabulünden de, alkışından da, hürmetinden de, ilgisinden de kendini müstağni tutar. Birisinin “bravo!” demesi ona tokat gibi gelir. Ona göre ben yok, biz vardır. Öyle bir biz ki, bu “biz” şahs-ı manevî havuzundan başka bir şey değildir. Ona göre “biz”in manası, şahs-ı manevî havuzunda tam erimenin adıdır. “Ama ben…” yoktur! Şahs-ı manevî havuzunda tam eriyen, kendi ben’ine karşı hiçbir iltifatı kabul etmez. Her türlü iltifattan kendini müstağni bilir. Çünkü o amelinde sadece ve sadece Cenab-ı Hakk’ın rızasını, iltifatını, rahmetini esas maksad yapmıştır.  

Ona herhangi bir şekilde “iyisin” diyemezsiniz, onu övemezsiniz, iyi olduğunu ima dahi edemezsiniz, ona saygıda mübalâğa edemezsiniz, elini öpemezsiniz. Aksi takdirde, o çakmak bakışlarıyla sizi derhal azarlar! 

Haklıdır. Çünkü insanı övmekten imtina etmek Resulullah’ın (asm) sünnetidir. 

İstikamet Onun Mihengiydi

Hazret-i Ebu Bekir (ra) bir gün Resulullah Efendimiz’e (asm): “Saçların ağardı ya Resulallah!” demişti. Resulullah Efendimiz (asm):

“Beni Hûd ve kardeşleri (Vâkıa, Mürselât, Nebe’, Tekvîr) ihtiyarlattı.” buyurdu. 2 

Ebu Ali eş-Şeterî der ki: “Resulullah’ı (asm) rüyamda gördüm. “Ya Resulallah! Seni ihtiyarlatan nedir? Bu sûrelerdeki peygamber kıssaları mı, yoksa kavimlerin helâki mi?” diye sordum. 

Buyurdular ki: “Hayır, onlar değil! Fakat ondaki “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” 3 Âyeti beni ihtiyarlattı.” 4  

İstikamette gitmek, okunduğu kadar kolay bir iş değildir. Şeytan tuzağını suret-i hak zeminlerine kurar. Eğer sıkı durmazsan, bu tuzağı fark edemezsin, doğru bir alternatif sanırsın. Ama o şeytandandır. Fark ettiğinde, istikametin ruhuna Fatiha okumuş olursun.  

Kutlular Ağabey, Üstadından ve Zübeyir Ağabeyden aldığı istikamet dersini ömrünün sonuna kadar koruyabilmiş bir bahtiyardı. 

Dipnotlar:

1- Lem’alar, 21. Lem’a. 2- Tirmizî, “Tefsîr”, 56/6. 3- Hud Sûresi: 112. 4- Beyhaki, Şuabu’l-İman.

Okunma Sayısı: 1957
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı