İsim vermeyen bir okuyucumuz: Bir arkadaşımın deistik fikirlerden kafası karışmış. Ona şöyle demişler: “Allah bütün evreni Hazret-i Muhammed’in (asm) hatırına yaratıyor. Hazret-i Muhammed (asm) bir parmak işaretiyle Ay’ı ikiye bölen bir mucize kudretine sahiptir. Fakat gel de anla: Elinde kılıçla Uhud’da savaşa çıkıyor; putperestler bu savaşta kaşını gözünü yarıyor ve en sevdiği amcası Hazret-i Hamza ile birlikte yetmiş kişiyi öldürüp Medine’ye gönderiyor. Bu çelişki hakkında ne diyeceksiniz?”
Okuma Hatası
Anlatılanlar doğrudur. Fakat büyük bir okuma hatası vardır.
Peygamberlik, mu’cize, adetullah, cihad, dava, şehitlik gibi çok değerli mefhumları kavrayamamışsanız ve dünyanızda bu değerler yer etmemişse, söz konusu hadiseleri doğru okuyamazsınız!
Peygamber, Allah’ın kelam sıfatından gelen vahiylerle, kudret sıfatından gelen mu’cizelerle, rahmet sıfatından gelen şefkat ve merhametle vazife yapar.
Peygamber öyle başına buyruk bir şahsiyet değildir. O her şeyden önce iyi bir kuldur. Allah’ın kuludur. Her işinde Allah’a dayanır, Allah’tan emir alır, diğer kullar gibi hesabını Allah’a verir. O’nu yöneten, yönlendiren, elinde mu’cize yaratan doğrudan Allah’tır. O kendisi mucize gösterme kudretine sahip değildir. O sadece ister; O’nu peygamber gönderen Cenab-ı Allah O’nun istediğini yaratarak, O’nu doğrular.
Mu’cizeye başka bir mana yüklemiyoruz. Yapan da, yaratan da Allah’tır.
Peygamber Beşerüstü Değildir
Fakat peygamberin her işi mu’cize değildir. O beşerüstü bir varlık değildir.
Bizim gibi, çoğu işinde Allah’ın tabiata koyduğu kanunlara uyar. Bizim gibi acıkır, yemek yer, su içer, yorulur, gece uyur, savaşa gider, kılıç kullanır, yara alır, acı duyar, ölür… vs.1
Hatta madem ki tabiattaki kanunlar Allah’ın fiilî emirleridir. Bu kanunlara bizden daha fazla itaatkârdır. Çünkü böylece ümmetine fiilleriyle ve davranışlarıyla imam ve rehber olmakta ve ders vermektedir. Onun zaten vazifesi budur.
Cihad suçsuz günahsız insanlara saldırıp, Allah’ın dinine girmedi diye öldürmek değildir. Cihad sadece hakkı tebliğ etmektir. Uhud Savaşı ise, putperestlerin savaş isteyerek Medine üzerine hücum etmeleri üzerine çıkmıştır.
Peygamber Efendimiz de (asm) vatanını savunan her kahraman gibi Medine’yi savunmuş, kılıç kullanmış, savaşmış, yara almış ve şehit vermiştir. Bunda garipsenecek hiçbir durum yoktur.
Aksi takdirde eğer savaşmasaydı ve müşrikleri mu’cize kudretiyle geri püskürtseydi, getirdiği din uygulanmazdı, sünneti örnek alınmazdı, sözleri dinlenmezdi. Çünkü beşerî şartlar içinde yaşayan ümmetine gerçek imam olamazdı.
Ölmek Zül Değildir
Hazret-i Hamza ve daha pek çok kahraman Sahabe, Uhud Savaşında ve diğer savaşlarda hak uğruna şehit olmuşlardır.
Bunun dile dolanacak bir yanı yoktur. Kâinatın Hazret-i Peygamber (asm) hatırına yaratılmış olması ile de ne cihadın, ne şehitliğin her hangi bir çelişkisi yoktur.
Dolayısıyla ne cihad züldür, ne şehitlik… Ne ölüm züldür, ne ahiret!
Zül olan bir şey varsa, işte o da bu inanç zaafıdır. Cenab-ı Allah bu asırda gençliğimizi bu dehşetli zaaftan kurtarsın! Âmin.
Dipnot:
1- Sözler, s. 213