21. yüzyılın ilk çeyreğini kapatmaya az kaldı. 2021’ e girerken “Müslüman kadın” meselesini ana hatları ile çerçevelemeye ne dersiniz?
“İstanbul Sözleşmesi değişmeli-değişemez” tartışmalarının sümen altı edildiği bugünlerde yazımız umarım tefekkür dünyamıza bir pencere açılmasına vesile olur.
Sömürgeci sefih medeniyetin (Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle 2. Avrupa) “Ouvrez la femme, fermez le Coran” “Kur’ân’ı kapayınız kadınları açınız” formülüyle hareketi Osmanlı mütefekkirleri arasında derin tartışmalara yol açtı.
Geçtiğimiz günlerde vefatının 84. sene-i devriyesini andığımız millî şairimiz Mehmet Âkif’in şiirleri ve yazıları Osmanlı aydınlarının bu ateşli tartışmalarını anlamak için bize ışık tutabilir. Mehmed Âkif, Batı hayranı ve sömürgeci zihniyetli Mısırlı bilim adamı Kasım Emin’in “Modern kadın” isimli eserine reddiye yazan Ferid Vecdi’nin “Müslüman kadını” isimli eserini tercüme ederek “Sırat-ı Müstakim” dergisinde dizi yazı olarak neşreder.
Bugün tartışması yapılan dinde reform (!), kadın-erkek eşitliği, feminizm tartışmaları Osmanlının parçalandığı günlerde de yapılmaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân’ın hükümlerinin kadınlar için hürriyet anlamına geldiğini Tesettür Risalesi isimli eseri ile ilân eder.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları akabinde kurulan yeni dünya düzeninde İslâm dünyasındaki kadınlar için sefih medeniyetin formülü değişmez: “Kur’ân’ı kapat, kadınları aç!”
Çok ilginçtir, sefih medeniyet Kur’ân’ın tesettür emrini reddetmekle birlikte tesettür kıyafetlerini modalaştırır da…Küresel giyim markaları buna çalışır.
Bir taraftan “Kızlara mektep lâzım!” derken diğer taraftan eğitim kurumlarına başörtüsü yasağının getirildiği, ilahiyatçıların televizyonlarda yayınlanan panellerde saatlerce “tesettür âyeti var mı yok mu?” diye tartıştığı acı günleri unutmak mümkün müdür?
Ya başörtüsü meselesindeki hukuk mücadelelerini?
MODERN MÜSLÜMAN KADIN
Köprülerin altından çok sular geçti.
Bugün millet meclisinde başörtülü bir çok kadın milletvekilinin olduğu günleri yaşıyoruz. Siyasal İslâmın başörtüsü yasağı döneminde devşirip parti teşkilâtlarında yetiştirdiği genç hanımlar artık politika arenasında. Politikaya girmeyenler de yaptıkları akademik kariyerle sivil toplum kuruluşlarında canhıraşane İstanbul Sözleşmesi’ni savunmakta.
“İslâmın güncellenmesi” gerekliliği(!) özellikle 8 Mart’larda en üst makamlarda dillendiriliyor, medyaya yansıyan beyanlardan buram buram İslâmî feminizm kokusu geliyor.
Ne yazıktır ki, perde arkasındaki ifsad komiteleri, hile ve desiseli icraatlerinde tesettürlü Müslüman kadınları kullanmakta.
Risale-i Nur Külliyatı’ndan Beşinci Şuâ’daki hakikatleri sık sık hatırladığımız felâket ve helâket günleri!
HÜLÂSA
Görülen o ki, kadın meselesinde yaklaşık iki yüz yıldır yapılan tartışmaların dozu artarak Kıyamete kadar devam edecek.
Kadınıyla erkeğiyle “Sahabe mesleği”ni şiar edenlere düşen vazife “Bir elime güneşi, diğer elime ayı verseniz dâvâmdan vazgeçmem” diyen Resullullahın (asm) Sünnet-i Seniyye tezgâhında dokunmuş nuranî elbiseler ve çelikten siperlere sığınarak, metin olup sebat etmek.
Kâinat kitabını, Kur’ân’ı, Peygamberimizi (asm), kendi iç dünyamızı okumak, okumak….
Bu asrın ard arda gelen dehşetli fırtınalarında savrulmamanın yegâne çaresi bu.