Rabbimize şükrün delili elimizden gelen gayreti gösterdikten sonra meydana gelen neticeyi rıza, kanaat ve memnuniyetle karşılamaktır.
Şükretmek, hangi dine mensup olursa olsun yaradılışımıza uygun fıtrî, insanî bir haldir. Bütün dinlerde önemli bir ibadettir. Hıristiyanların yılda bir kutladıkları şükran gününe bedel, Rabbimizin verdiği nimetlere şükretmek Müslümanlar için hayatın her anını kuşatan bir ibadettir.
Rahman Sûresi’nde “Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edersiniz?” âyetinin sıkça tekrarı dinimizde şükre verilen ehemmiyeti gösterir.
Geçtiğimiz günlerde okuduğum anekdot Batı dünyasında sadece ilahiyatçıların değil, bilim insanlarının da bu konu üzerinde titizlikle nasıl durduğunu bir kez daha gösterdi.
İLÂÇ HÜKMÜNDE
Duke Üniversitesi Tıp Merkezi Biyolojik Psikoloji Bölümü Başkanı Dr. P. Murali Doraiswamy şükretmenin insan üzerindeki etkilerini anlatırken şöyle diyor:
“Eğer “şükran” bir ilâç olsaydı, vücudun bütün sistemlerinin sağlığını koruyan, dünyanın en çok satan ilâcı olurdu. Çalışmalar, şükran duygusunu ifade etmenin, çeşitli vücut ve beyin sistemleri üzerinde ölçülebilir etkileri olduğunu gösterdiğini açıklıyor.
Bunlar:
* Nörotransmitterler (serotonin, norepineprin)
* Üreme hormonları (testosteron)
* Sosyal bağların hormonu (oksitosin)
* Bilişsel ve hazla ilgili nörotransmitter (dopamin)
* Inflamatuar ve bağışıklık sistemleri (sitokinler)
* Stres hormonları (kortizol)
* Kalp ve EEG ritmleri
* Kan basıncı (tansiyon)
* Kan şekeri”
(Kaynak: www.saglikliyasiyoruz.com)
HÜLÂSA
“İnsaniyet-i Kübra” olan dinimizdeki her bir hüküm nihayetsiz hikmetler ihtiva ediyor. Artık bilimsel araştırmalar da bu hükümleri teyid ediyor.
Şükretmenin insan vücudu için ilâç hükmünde olduğu hakikati de bu bilimsel neticelerden biri.
Bediüzzaman Hazretleri’nin “Şükür Risalesi”ni bir de bu gözle okuyup tefekkür etmeye ne dersiniz?