"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsan ihtiyarsız dalâlete düşer mi?

Yasemin YAŞAR
24 Ekim 2020, Cumartesi
İlk etapta kulağa ters gibi veya imtihan sırrına mugayirmiş gibi görünen başlık, Bediüzzaman’ın Hakikat Çekirdekleri’nde, Muhakemat’ta, İşarat’ül- İ’caz adlı eserlerinde geçen bir cümledendir.

“İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazen bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar. Hakikati kazarken, ihtiyarsız, dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.” (Hakikat Çekirdekleri)

Mükerrem olan insan hakikati araştırırken ihtiyarsız dalâlete düşer. Dalâlete düşmek bizim ihtiyarımızda değil mi- dir? İhtiyarsız düşülen durumdan hesaba çekilir miyiz? İnsan hakikati araştırırken onu hidayete götürmesi gereken bu süreç nasıl oluyor da dalâlete götürüyor. Bunun kendi dünyamızda pratiği var mı acaba? diye bir dizi cevap bekleyen sorular oluşuyor zihinde.

Cevap yine Risale-i Nur satırlarından geliyor: “İşte, sathî ve dikkatsiz nazarlar bu gibi hatalara düştükleri gibi, yüksek bir cevhere ve mükerrem bir mahiyete malik olan insan, kastı ve dikkatiyle daima hak ve hakikati ararken, bazan sathi ve dikkatsiz bir nazarla batıla bakar. O batıl da; ihtiyarsız, talepsiz, dâvetsiz fikrine gelir”.

Evet, cevabın, hakikati araştırırken “sathî ve dikkatsiz nazarla batıla bakmak” olduğunu öğreniyoruz. Zira hiçbir fıtratı bozulmamış kişi yanlışı, batılı, kötüyü tasdik edeceğim demez. Hakikati tasdik etmediği zaman zaten batıla, yanlışa düşmüş olur. O zaman hakikati araştırırken dikkatli kastî ve imanî bir nazar lâzımdır. Bu nazarı kuşanmayan kimse sathileşir ve dikkatsizleşir. O zamanda hakikati keşif yolculuğu onu dalâlete götürür. İnsanın nazarını sathileştiren sebepleri de Bediüzzaman, Makalat adlı eserinde sür’at, kesret, ve ülfet olarak tesbit eder.

Hakikati araştırırken gaflet ve dikkatsizlik galip ise, batılı hak zannedip akıl koynunda saklayabilir. İnsan hak ve hakikati araştırıp bulmak isterken ya da fıtratı bu minval üzere dizayn edilmişken, istem dışı bir şekilde batıl ile de karşılaşabilir.

Burada insan dikkat ve teemmül ile mükelleftir. Her düşünce ve fikri iyice analiz ve tahkik etmeden akıl ve kalp arşivine kaydetmemelidir.

Bu meseleye bir örnek vermek gerekirse yani aynı pencereden bakan, aynı manzarayı seyreden iki ayrı kimse, nasıl bir olan hakikati çok farklı surette görebilirler? Birisi imanî bir bakış ile suuda, birisi hakikati araştırırken sukuta veya dalâlete gider.

Meselâ Karl Marx. O da toplumu inceler insanlık tarihine bakar ve toplumun evrim geçirdiğini, ilkelden, kölelikten, feodal ve kapitalistlikten sonra komünistliğe geleceğini ve en son sınıfsız ve statik bir kâinata varacağını savunur. Marksist felsefe bu bilimsel hakikati kendi ideolojisiyle yeniden şekillendirmiş, hurafe katmış yani doğru bir hakikati, çirkin bir surete, çirkin bir ideolojiye âlet etmiştir. Yani hakikati kazarken dalâlete düşmüştür.

Bediüzzaman da aynı manzaraya bakmış, o ise kâinatta tekâmül kanunu olduğunu, bu tekâmül gereği beşerin beş devir geçirdiğini, bunların “vahşet, bedeviyet, memlûkiyet, esaret, ecir” yani mükemmele doğru bir gidiş olduğundan bahseder. Her ikisi de kâinat kitabını okumaya çalışır. Aynı yere bakar, ama farklı konuşur.

Hasılı, belki de bizim en büyük vebalimiz, hakikati imanî bir çerçevede sunan Bediüzzaman gibi bir âlimi önce müntesiplerinin iyi anlayamaması ve hakikate götürmesi gereken bu süreci doğru takdim edememesidir.

Bu noktadan bakıldığında asrın müceddidinin her fırsatta tahkiki iman dersleri vermesi, imanı taklitten tahkike çevirme hamiyeti ve gayretinin sebebi bir kez daha tebarüz etmektedir. “İman etmek başkadır inkâr etmemek bütün bütün başkadır” tesbiti bu muvacehede daha bir anlam kazanmaktadır. İman için ihtiyar ve tasdik lâzımdır. Dolayısıyla tasdik ve ihtiyar edilmeyen durumlar ya inkâr etmemek ya da dalâlet hesabınadır. Bu tasdik etmek demek değildir.

Okunma Sayısı: 3276
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı