"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sosyal medya ve suretperestlik hastalığı

Yasemin YAŞAR
07 Aralık 2019, Cumartesi
İletişim araçlarının yaygınlaşması özellikle de akıllı telefonların hayatımızın bir parçası olması, yeni alışkanlıklar ve bu alışkanlıkların bulaştırdığı yeni hastalıkları gündeme getirdi.

Eskiden, sadece siyasiler, artistler, önemli kimseler gibi insanlar görünür olurken, bugün herkes, her kesimden insan görünür olmaya çalışmakta ve bundan nefsi bir haz almaktadır. Mahremiyetin yitimine sebep olan bu fenomen olma arzusu ile ferdin diğerleri tarafından ne kadar tanındığı ve bilindiği, diğerleri tarafından fizikî olarak ne kadar ulaşılabildiği, ferdin diğerlerinin ilgisinin ve dikkatinin ne derece nesnesi olabildiği hususları birinci gündem olmaya başlamıştır.

Sosyal medya mecraları aracılığıyla ulaşılabilir olan, başkalarının ilgi ve dikkatinin nesnesi olmaya çalışan fert, mahremiyetin sınırlarını zorlamakta, hatta ölçüsüz bir gönüllü ifşa ile bu sınırları ortadan kaldırmaktadır.

Mahrem kelimesi Arapça “haram” kelimesinden gelmektedir. “Mahrum”, “hürmet”, “muharrem”, “tahrim” gibi kelimeler de aynı kökten gelirler. Yasaklamak, men etmek, mahrum etmek, mümkün olmamak, el sürmemek, herhangi bir şeyi terk etmek manalarına gelirken mahremiyet ise, aynı kökten gelip, gizlilik, bir şeyin (mahrem) gizli hali, bir şeyin gizli yönü demektir. Bir anlamda buna insanın dokunulmazlığı da denebilir.

Mahrem ile hürmet kelimelerinin aynı kökten geldiği düşünülünce Bediüzzaman’ın Lemaat adlı eserinde taife-i nisa ile ilgili yaptığı tesbit daha anlaşılır hale gelmektedir. “Mimsiz medeniyet taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetlerini de kırmış…” devamında hürmetlerinin yuvalarında olduğunu ifade etmiştir. Mahremiyet ve hürmet arasındaki bu ince mana bağına dikkat lâzımdır. Hürmet ancak mahremiyet ihlâl edilmediği zaman gelir. Bunu saygı sevgi ilgi vs gibi bir dizi hissî ihtiyaçlarla beraber düşündüğümüzde demek ki, taife-i nisanın ihtiyaç duyduğu her müsbet duygu, mahremiyet alanı içinde kaldığı sürece bulabileceği nimetler olacaktır.

Bugün yaklaşık üç milyar insan sosyal medya kullanmaktadır. Bediüzzaman’ın Tesettür Risalesi’nde yaptığı şu tesbiti sosyal medyayı bir sokak bir çarşı veya cemiyet hayatı olarak değerlendirdiğimizde, “açık saçıklık kılığına giren on kadından ancak bir tanesi bulunur ki kocasından daha güzeli görmediğinden kendini ecnebiye sevdirmeye çalışmaz. Yirmi adamdan ancak bir tanesi karısından daha güzeli görmüyor.” İşte böyle bir âlemde (sosyal medya) insanların masum kalması, evliliklerin devam etmesi, ahlâkın bozulmaması mümkün görünmemektedir.

Bediüzzaman’ın, Muhakemat adlı eserinde bahsettiği bazı hastalıklar vardır. Bugün tıbbın belki de henüz teşhis edemediği veya hastalık olarak görmediği bir dizi hastalıktan bahseder. Daha çok kalem erbabının, edebiyatçıların bir hastalığı gibi görünse de bu hastalıkların ileride çok ciddî birer maraz haline geleceği tesbiti ilginçtir.

Peki Bediüzzaman’ın bahsettiği bu hastalıklar nedir?

Lâfızperestlik, suretperestlik, üslûpperestlik, teşbihperestlik, hayalperestlik, kafiyeperestlik. Bu gün bu hastalıkların bir kısmı, sosyal medyanın açtığı ve derinleştirdiği hastalıklardır. Bediüzzaman’ın 1900’lü yılların başında tesbit ettiği bu hastalıklar, bugün ciddî bir maraza dönüşmüş ve insanlığın pek çoğunu etkisi altına almıştır.

Meselâ suretperestlik hastalığı hayalperestlik marazı içerisinde oluşan bir hastalıktır. Görünüşe ehemmiyet verme, sadece kendi ile ilgili şeylerle meşgul olma ve buna hizmet eden her şeyi mübah görmeye kadar giden bir hastalığın adıdır. Hayalperestliğin tecessüm etmiş hali olan suretperestlik hastalığını bugünün iletişim araçları o kadar körüklemektedir ki mahremiyet ihlâl edilmekte herkes birilerini görmekte ve görünür olmaya çabalamaktadır.

Hasılı, Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi, Suretperestlik, ahlâkı fena halde sarsar ve sukut-u ruha sebebiyet verir. Bugün sosyalleşme adına yalnızlaşan, sosyal âlemde haramın sınırlarını kaldırıp kendine her şeyi mübah yapan, stres atmak adına gezindiği sayfalarda strese yakalanan, özsaygı ile beraber hürmeti, saygıyı, sevgiyi, güveni, mahremiyeti yitiren insanlığın yakalandığı bu hastalıklara bugünkü medeniyet, bilim, acaba çare bulabilecek midir?

Not: Geçen haftaki yazım ile ilgili gelen tebrik ve eleştirilere teşekkür ediyorum. Yazının bütününde doktorlarla ilgili genel bir olumsuz algıdan bahsedilmektedir. Bu olumsuz algı şahsî görüşler değil, istatistiklere yansımış genel bir veridir. Yazının yazılış amacı, hekimler üzerindeki bu olumsuz algının değişmesi arzusudur ki, bu cümlelerin sahibi olarak ben de bir hekim, iki hekim adayı üç kız evlâdın annesiyim. Üstad, ‘Herkesten ziyade hasta, maddî ve gafil doktorlar’ tabirini kullanmıştır. Kendi hastalığını teşhis etmiş bahtiyar doktorların üzerlerine alınmaları gerekmiyor.

Okunma Sayısı: 4181
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hilal Battal

    7.12.2019 21:16:40

    Söz konusu İstatistikleri paylaşırmısınız.

  • Nurdan cicek

    7.12.2019 15:22:54

    Tebrikler harika bir konu yine dua ile...

  • Oğuz Yiğiter

    7.12.2019 06:53:13

    Tebrikler, dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı