Dışlama, ayrıştırma, gerilim, kutuplaştırma, kamplaştırma, dayatma... üzerine bina edilen iktidar siyasetlerinde öne çıkarılan temalardan biri “vatanseverlik.”
Geçmiş dönemlerde daha ziyade resmî ideolojinin devrim muhafızlarınca çok kullanılan “Bu vatanı sokakta bulmadık” söylemi, şimdi bu iktidar çevrelerince seslendiriliyor.
Sanki vatan yalnızca bunlara ait; vatanı sevmek de münhasıran bunların tekelinde...
İktidar ortağının bir zamanlar çok kullandığı slogan “Ya sev, ya terk et” değil miydi?
Oysa bu tekelci yaklaşımın demokraside de, çağımız dünyasında da yeri yok. Vatan, bu sınırlar içinde yaşayan herkesin ülkesi.
Dini, dünya görüşü, etnik kökeni, siyasî kanaat ve tercihi, sosyal statüsü... ne olursa olsun, bu devletin vatandaşı olan herkesin en önemli ortak paydalarından biri vatan.
Cumhuriyet tarihinin en renkli, çeşitli, çok sesli ve dinamik parlamentosu olan Birinci Millet Meclisinde çok farklı dünya görüşlerine sahip olan milletvekilleri, bu farklılıklarını koruyarak Kurtuluş Savaşında son derece sıkı ve güçlü bir dayanışma ortaya koydular.
Vatan düşman işgalinden böyle kurtarıldı; zafer ve “Gazi Meclis” ünvanı böyle kazanıldı.
Sonraki dönemlerde, hele hele şu sıralarda arz-ı endam edenlerin hiçbiri, vatanseverlik konusunda o Meclisin eline su dökemez.
Ve vatan sevgisi, vatanseverlik kimsenin tekeline alınamaz ve tekelinde tutulamaz.
Kaderin sevkiyle bilhassa son asırlarda çok farklı coğrafyalardan gelen göç dalgalarıyla bu topraklarda buluşan nesillerin bir araya gelip kaynaştığı, akraba olduğu, sevinç ve acıları, nimet ve külfetleri paylaştığı, sıkıntı ve zorluklara beraberce göğüs gerdiği bu mübarek vatan bir kesimin değil, hepimizin.
Vatan için verilen şehitlerin dünya görüşü ve siyasî aidiyeti hiç konu ediliyor mu, edilebilir mi? Buna yeltenilmesi önce onların ruhaniyetine saygısızlık olarak addedilip toplum vicdanı tarafından reddedilmez mi?
Din, ezan, bayrak gibi değerlerimiz nasıl ortaksa ve kimsenin inhisarına hapsedilemezse, vatan da öyle. Onun için, dışlayıcı ve tekelci sözde “vatanseverlik” söylemlerinin, gerilim üretmeyi amaçlayan temelsiz provokasyonlar olmaktan öte hiçbir manası yok.
Toplumda da karşılığı yok ve olamaz.