H.İbrahim CAN |
|
İklim değişikliğiyle mücadelede doğan umut: Cancun Zirvesi |
![]() |
Meksika’daki (Cancun’da) BM İklim Değişikliği Konferansında son gün bir uzlaşmaya varıldı. Kopenhag başarısızlığından sonra, bu başarı iklim değişikliğinin derin tehdidi altındaki dünyaya yeni bir umut ışığı yaktı. Ancak maalesef 2012’de sona erecek olan Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek bir konsensüse dayalı antlaşma hazırlama yada en azından bu protokolün süresini uzatma hedefine ulaşmak için çok zorlu geçecek bir yıl daha var. Gelecek yıl yapılacak Durban Konferansı’na kadar çetin müzakereler bekliyor özellikle gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeleri. Peki bu konferanstan ne çıktı? İlk olarak gelişmiş ülkelerin karbon emisyonlarını azaltma taahhütleri çıktı. Ancak bu taahhütler Kyoto Protokolü’nün de hedefi olan küresel ısınmayı 2C’nin altında tutmaya yetecek ağırlıkta değil. Bu taahhütlere uyulursa 3,2C’lik bir ısınmaya yol açılmış olacak. Yani gidecek daha çok yol var dünyayı küresel ısınma tehlikesinden korumak için. Bu çerçevede AB üyesi ülkelerin 2020 yılına kadar emisyonlarını yüzde 30 azaltması gerekiyor. İkinci olarak; korunmaya muhtaç ülkeleri iklim değişikliğine karşı koruyabilmek için bir Yeşil Fon kurulması ve bu fona her yıl 100 milyar dolar ayrılması kararı çıktı. “Kirleten öder” formülü içinde, akaryakıt başta olmak üzere karbon üreten ürünler üzerinden alınacak vergilerle finanse edilecek bu fon. Ancak bu fonun ABD, AB ve Japonya’nın isteğiyle Dünya Bankası’nda toplanacak olması bir çok gelişmekte olan ülke açısından kuşkulu bir gelişme. Dünya Bankası’nın bu ülkelerde çok popüler olmadığı aşikar. Üçüncü ve önemli bir gelişme de; en çok karbon salan ülkeler arasında yer alan Hindistan ve Çin’in emisyonlarını gözetim altında tutacak bir sistemin kurulacak olması. Aslında bütün gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarını uluslar arası gözetime açıyor bu sistem. Böylece ülkelerin taahhütlerini yerine getirip getirmediği doğrulanabilecek. Dördüncüsü; ormanlarını yok etmekten vazgeçen ülkelere malî yardım sağlanacak. Geçen on yıl boyunca dünyada her bir dakikada 36 futbol sahası büyüklüğünde ormanın yok edildiğini düşündüğünüzde, bu önemli bir adım. Ayrıntıları belli olmasa da bu sistemle, gelişmekte olan ülkelerin ormandan elde ettikleri gelirleri tazmin edecek bir yöntem geliştirilecek. Beşinci ve sonuncusu; gelişmekte olan ülkelere düşük karbon teknolojileri aktarılacak ve uzman yardımı sağlanacak. Görüldüğü üzere; kötünün iyisi bir uzlaşmaya varıldı Meksika’da. Gelişmekte olan ülkelerde yer alan ülkemizin de, bu anlaşmayı kabul eden ülkeler arasında yer alması sevindirici. Umarız kendi hayrımıza karbon emisyonlarının azaltılması taahhütlerine uyar ve küresel ısınmaya olan katkımızı azaltırız. Ama asıl önemlisi ABD, Rusya, Çin ve Hindistan gibi en çok kirleten sanayileşmiş ülkelerin taahhütlerini yerine getirmesi. Karbon ticareti gibi, kotasını sanayisinin gelişmemiş olmasından dolayı dolduramayan ülkelerden parayla kota satın alarak, hakkı olandan daha fazla kirletme lüksüne sahip olan gelişmiş ülkeler oldukça, küresel ısınma ve iklim değişikliğinde istenilen hedeflere ulaşılması mümkün değil. Peki gelecek yıla kadar Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek bir uluslar arası anlaşma sağlanabilecek mi? Kuşkularımız var. Ama bu konferansla doğan umutlarımız da… 14.12.2010 E-Posta: [email protected] |