H.İbrahim CAN |
|
Ermeniler ABD’de temyiz mahkemesi kararını değiştirmeyi nasıl başardı? |
![]() |
1915 yılında, Ermeni tehciri esnasında yaşanan olayların vasıflandırması, Türkiye ile Ermenistan arasında ihtilâf konusu olmayı sürdürüyor. Aslında Ermeni diasporasının tüm tezlerini üzerine bina ettiği, Ermenistan’ın da diasporanın maddî desteğini almak için sahiplendiği bu olaya ilişkin olarak, hemen olayların sonrasında işgalci güçler en ayrıntılı soruşturmaları yaptırdılar. Hatta haksız yere cezalandırılanlar bile oldu. Türkiye bu olaya ilişkin tüm arşivlerini açtı. Ermenilere ‘Gelin bilim adamlarımız birlikte çalışsın’ dedi. Ama bir türlü ikna edemedi. Yahudilerden sonra dünyanın en başarılı lobicileri arasında yer alan Ermeniler gerek Avrupa ülkelerinde, gerekse Amerika’da bu olayları “soykırımı” olarak kabul ettirmek için uğraşmaktan hiç vazgeçmediler. Öylesine başarılı oldular ki bir çok Avrupa ülkesi bu yönde yasa tasarısını meclisinden geçirdi ve aksini iddia etmeyi suç sayar hale geldi. Bizzat tanık olduğumuz bir olayda Avrupa Kongresi “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar”la ilgili hazırladığı bir örnek ders kitabında örneklerin çoğunluğunu Yahudi soykırımının yanı sıra bu olaydan veriyordu. Türk heyetinin müdahalesiyle bu kitabın kabulü engellenmişti. Bu yoğun lobi faaliyetinin bir örneği de geçen hafta yaşandı. ABD’nin Kaliforniya eyaleti meclisi 2000 yılında bu olayları “soykırımı” olarak niteleyen bir yasayı kabul etti. Maksat o bölgede yaşayan ve atalarının bu olaylarda öldürüldüğünü iddia eden Ermenilerin Münich Re AG, New York Insurance Co ve ve AXA tarafından sigorta edildiğini savunan Ermenilerin bu sigorta şirketlerinden tazminat alabilmeleriydi. Bu dâvâların bir kısmı 2005 yılında anlaşmayla sonuçlandırılmış ve Ermeniler 37,5 milyon dolar almışlardı. Benzer bir dâvâda geçen yıl Amerika Federal Temyiz Mahkemesi 9. Dairesi ikiye bir oyla, federal hükümetin kongreden bu yöndeki yasanın geçmesini engellemek için çaba gösterdiğini, bunun da bu konuda Türk hükümeti ile aynı yönde düşündüğünü gösterdiğini, ortada ölümleri soykırımı olarak kabul etmeme yönünde açık bir dış politika bulunduğunu, ABD dış politikasıyla çelişen eyalet yasasının hükümsüz olduğunu karar bağlamıştı. Aradan bir yıl geçmişken ve ortada hiçbir yeni delil yok iken, mahkemenin üç yargıcından Dorothy Nelson her ne hikmetse kanaatini değiştirdi ve bir yıl önce verdikleri kararın tam aksine bir karar verilmesine neden oldu. Bu kez gerekçe olarak hükümetin kongreden bu yönde bir yasa geçmesini engellemeye yönelik çabalarının resmî bir politika olmadığı, gayrı resmi yazışmalar olduğu gösterildi. Buna göre ABD hükümetinin bu konuda açık bir dış politikası yoktu. Böylelikle “eyaletlerin ‘Ermeni soykırımı’ terimini kullanmasını yasaklayan açık bir federal politika olmadığı” kanaatine varmıştı mahkeme. Şimdi emsal teşkil etmesinden endişe ettikleri bu karara karşı sigorta şirketleri Yüksek Mahkemeye başvuracaklar. Alman sigorta şirketlerini temsil eden avukat Neil Michael Soltman da şaşkın. “Ağustos 2009’daki karar ile geçen Cuma mahkemenin verdiği karar arasında mahkemeye sunulan hiçbir yeni maddî veya hukukî delil yok” diyor. Tabiî Ermenilerin o yargıcı ‘ikna’ etmeyi başarmalarını hesaba katmıyor. Her ne kadar bu dâvâ Ermenilerle sigorta şirketleri arasında görünüyorsa da, Ermenilerin benzer lobi çalışmalarıyla dünya kamuoyunu Türkiye’nin aleyhine çevirmeye devam edecekleri bir gerçek. Bu yüzden bizim de her ortamda Türk tezini ortaya koyup, Ermeni iddialarını çürütecek politikalar geliştirmemiz gerekiyor. Onların adım atmasını bekleyip, attıkları her adımda savunma amaçlı çabalara girişmemiz, bizim hep savunmada kalmamıza yol açıyor. Hukuken soykırımı antlaşmasının çok sonraki tarihlerde kabul edilmesi nedeniyle, devletimizin bu yönde suçlanması mümkün olmasa da, bu örnekte görüldüğü gibi dolambaçlı yollarla başımızın ağrıtılması mümkün. Kısacası; bu konuda bizim daha aktif bir politika izleyerek, doğrusunu dünya kamuoyuna anlatmamız gerek. Yoksa su uyusa bile, diaspora uyumuyor. 13.12.2010 E-Posta: [email protected] |