Umut YAVUZ |
|
Meclisimiz silâhlanmayı teşvik ediyor |
![]() |
Silâh hiç masum bir âlet değildir. Savunma maksadıyla dahi bulundurulması sakıncalı ve tehlikelidir. Bireysel silâhlanma ise insanlığın geleceği açısından oldukça tehlikeli bir eğilimdir. Hangimiz bir ortamda silâh varken tedirgin olmayız? Şarjörü boş olsa dahi korkutur silâh. Hani derler ya, “Şeytan doldurur” diye… Ne yazık ki günümüzde silâhları insan dolduruyor ve insanların üzerine boşaltıyor yine mermileri… Şehir magandaları, düğün magandaları, maç magandaları… Suçlular, soyguncular, katiller bir yana da, hiçbir kötü niyeti olmadığı halde silâhı hayatına sokan ve bu silâhla hayatlar karartan cahiller de var… Silâh bir endüstri, bir sanayidir. Uyuşturucuyla birlikte belki de dünyanın en büyük sanayisi… Uyuşturucu da, silâh da hayat karartıyor zaten. Birileri de bu işten büyük rant elde ediyor. Toplumları, devletleri savaşa sürüklüyor ki silâh satabilsin. Herkesin belki de ezbere bildiği bu gerçeğe karşı kaç kişi aktif mücadele ediyor ki? Bireysel silâhlanmanın da en az devletlerin silâhlanması kadar tehlikeli olduğunu ve hatta daha vahim olduğunu fark edebiliyor muyuz? Bununla mücadele için ne yapılıyor hükümetler tarafından? Hiçbir şey… Hiçbir şey yapılmaması bir yana, bizim meclisimiz bireysel silâhlanmayı cesaretlendirecek yasalar çıkartıyor… Evet TBMM İçişleri Alt Komisyonu’nda görüşülmekte olan ve bireysel silahlanmayı kolaylaştıracak yasadan bahsediyorum… Neyi öngörüyor yasa peki? Bir insanın 5 silâh alabilmesini ve pompalı tüfek kullanma yaşının 21’den 18’e indirilmesini öngörüyor. Yani medyada sık sık duyduğumuz “pompalı tüfek cinayetlerinin” aktörleri bundan böyle yasal olarak 18 yaşında olabilecek… Tabiî ki yasalar hiç kimseye git bir tüfek al ve insan öldür demiyor. Ancak yasaların suça giden yolları zorlaştırması gerekiyor aynı zamanda… Daha vahim olan bir şey de var… O da silâh reklamına dair yasakların kaldırılması. Alt komisyonda benimsenen şekline göre yasa, silâh reklam ve tanıtımlarının fuar, gösteri ve basılı eser yoluyla yapılmasına izin veriyor… Ayrıca tasarı ile silâha erişimi kolaylaştıran sağlık raporu alımı da esnetiliyor. Tam teşekküllü devlet hastanesinden heyet raporu yerine, sağlık raporu yeterli bulunuyor. Evet işte bunları İçişleri Alt Komisyonu yapıyor… Türkiye’nin “iç işlerine” dinamit koyacak bir tasarıyı tartışabiliyor ve hatta benimseyebiliyor. Yasa çalışmaları sırasında komisyonun dinlediği isimlerden biri—aynı zamanda AKP’li olan— Silâh Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği Başkanı Cuma İçten… “Silâh seven” bu silâh tüccarı beyefendi, “Silâh bizim âdemoğlunun bir gerçeğidir. Millet olarak silâh kültüründen uzaklaştığımız sürece, devlet olarak da silâh kültüründen uzaklaşmış oluruz. Kuvay-ı Milliye hareketi ve millî mücadelede yaşadığımız sıkıntılar unutulmamalıdır” diyerek savunuyor yasayı… 1300’e yakın bayisinde silâh satan bu insan, silâhın devletler ve milletler için “vazgeçilmez” olduğunu ileri sürüyor. Silâhtan para kazanan bu kişinin böyle sözler sarf etmesi belki de şaşırtıcı değil. Ancak vahim olan bu tip insanların milletin meclisine yön verebilmesi… Tıpkı büyük silâh tacirlerinin uluslar arası siyasete yön vermesi gibi… Hatırlarsınız bir zamanlar İstanbul Beyoğlu’nda birisi çıkmış ve mağazaların, evlerin camlarını çerçevelerini indirerek gösteri yapan PKK sempatizanlarına pompalı tüfekle ateş açmıştı… Başbakan Tayyip Erdoğan da bunun üzerine garip bir açıklama yapmış ve “Vatandaşlarıma özellikle sabır tavsiye ederim. Fakat bu sabır nereye kadar olacak? Bunun da endişesi içindeyim. Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz, vatandaşın hayatına kastederseniz, hayatına kastettiğiniz vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri, böyle imkânı varsa kendisini savunma yoluna gidecektir” diyerek bu eylemi adeta mazur göstermişti. Şimdi çıkarılacak olan bu yasayla 18 yaşından itibaren herkes kolaylıkla pompalı bir tüfeğe sahip olabilecek. Hazır başbakandan da tasvip görmüşken herkes kendini bu pompalı tüfeklerle savunabilir. Böylece başbakanın bu endişeleri de boşa çıkmamış olur… Hem de yukarıda ismini zikrettiğimiz sayın silâh tüccarının da dikkat çektiği “Kuvay-ı Milliye” ruhu geri gelmiş olur… Öyle ya, Anadolu’yu kasıp kavuran Ermeni ve Kürt çetelerine, İngiliz muhiblerine ve sair memleketimize tehlike arz eden düşmanlara karşı tedbirli olmalıyız. Kim bilir belki de bir gün şehirlerimizden birinin adını da “Teksas” olarak değiştiririz. 15.12.2010 E-Posta: [email protected] |