"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir bayram daha geçti, gitti

Abdil YILDIRIM
25 Temmuz 2021, Pazar
Pandemiydi, maskeydi, mesafeydi, aşıydı varyantlardı derken, bir bayramı daha geride bıraktık. Neşesini de, hüznünü de, sevabını da paylaşmaya çalıştık.

Bayramlar, iyilik ve güzellikleri paylaşmanın bir vesilesidir. İçinde bulunduğumuz şartlara baktığımız zaman insanın, “paylaşılacak iyilik ve güzellik kaldı mı ki?” diyesi geliyor. Hayatın ve olayların zahirine baktığımızda, gerçekten çevremizde iyilikten çok kötülükler, hayırdan çok şerler, güzellikten çok çirkinler görüyoruz. 

Ezcümle, eski dostluklardan, akrabalıklardan, samimiyetten ve sıcaklıktan bir eser göremiyoruz. Eskiden bayram yaklaşırken evlerde tatlı bir telâş başlar, temizlikler yapılır, yemekler, tatlılar hazırlanır, gelecek misafirleri en güzel şekilde ağırlamak için herkes elinden geleni yapardı. Gurbette olanlar sılaya döner, hasret giderilirdi. Şimdi bayramlar bir tatil fırsatı olarak görülüyor, gurbette olanlar sılaya dönmek yerine sahillere akın ediyorlar. Şehirde yaşayanlar köye dönüyorlar, ama kendi köylerine değil, tatil köylerine dönüyorlar. 

Çarşıda, pazarda, yolda, trafikte, insanlar arasında hep bir çekişme, sürtüşme, münakaşa ve hatta kavga hali görünüyor. Komşular arasında eski komşuluk ilişkisinden, yardımlaşmadan, dayanışmadan eser yok. Tv ve gazetelerden haberlere bakmaktan imtina ediyoruz. Haberler genellikle ya bir cinayet, ya trafik kazası, ya da dolandırıcıların ve kalpazanların yeni marifetleri ile başlıyor, denizlerdeki müsilaj, derelerdeki balık ölümleri, kurumuş göllerdeki ölü kuşlar gibi çevre felâketi ile bitiyor. Halimize bakınca, “biz ne ara bu hale geldik” diyoruz.

Siyasî haberler ise, küçüklerin seyretmesi sakıncalı filmlerden daha sakıncalı. Koskoca devlet adamları, her akşam bir birleriyle kavga halinde görülüyor. İktidarıyla, muhalefetiye, ittifakları ile, itilâfları ile, devamlı bir gerilim peşindeler. 

İktidar tarafından hep küçümseyici ifadeler, alaycı tavırlar, muhalefet tarafından bunlara lâf yetiştirme gayretleri, siyasî haberlerin vazgeçilmezleri olmuş durumda. Halbuki, Osmanlı’nın manevî mimarlarından olan Şeyh Edebali, yönetici makamında bulunanların mutavazı, sabırlı, ağırbaşlı olması gerektiğıni ifade ederken şöyle diyordu: “Ey oğul, artık Bey’sin! Bundan sonra öfke bana, uysallık sana. Gücenme bize, gönül alma sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Âcizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlamak sana....” Şimdi bakıyoruz, “Bey”ler halktan daha hırçın, daha öfkeli, daha kavgacı. 

Buraya kadar bayramın ruhu ile uygun olmayan, ama yaşanan gerçeklerden bahsederek olayların zahirine nazar ettik. Halbuki, bir de batınına nazar etsek, kışrına değil de özüne baksak, keyfiyetin kemiyetten üstün olduğunu görürüz. Dikenlerin arasındaki güllerin güzelliğin fark ederiz. Nice “bir”lerin binden büyük olduğunu anlarız. Bayramın içinin dışından daha nurlu, daha huzurlu olduğunu görürüz. Pandemi dolayısıyla aramıza mesafeler koyarken, manen birbirimize daha yakın olduğumuzu fark etmenin lezzetini yaşarız. Bayramlara ümit gözlüğü ile baksak, gurbet içindeki sılayı, acı içindeki lezzeti, hüzün içindeki huzuru keşfederiz. 

Bayramların bu yüzünde hep bir mutluluk, sevinç ve huzur vardır. Dünyanın telâşesi, meşgalesi, gürültüsü patırtısı, siyasilerin atışmaları, gazetecilerin tartışmaları, bu huzura gölge düşüremez. Zira hayırlar, iyilikler ve güzellikler nurdur, nurludur. Hangi karanlığın haddi var ki, Nur’a gölge düşürsün?

Bugünkü dostluklar, kardeşlikler, güzellikler, bataklıkta açan çiçekler gibi kıymetlidir. Öyle ki, bazen bir çiçek, gönüllerde bir baharı yaşatır. Bir muhtacın bir ihtiyacını gidermek, bir çocuğu sevindirmek, bir dertlinin derdine ortak olmak, insana dünyaları bağışlamak kadar mutluluk verir. Rabbime sonsuz şükürler olsun ki, böyle hasletler hâlâ yaşıyor ve yaşatılıyor. 

Bu hasletlerden bir tanesi de, dünya Müslümanları ile kurbanını paylaşma güzelliğidir. Gelişmiş iletişim araçları ile dünya küçülmüş, dünyanın öbür ucundaki insanlar yakın komşularımız haline gelmiştir. Bu yüzden, açlık, fakirlik, terör ve savaş mağduru kardeşlerimize yardım eli uzatmak, onların dertleri ile dertlenmek ve derdine bir nebze de olsa çare olmaya çalışmak daha kolay hale gelmiş bulunuyor. Ülkemizde bir çok kuruluş, kurbanlarını bu kardeşlerimizle paylaşmanın mutluluğunu yaşıyor ve yaşatıyor. Hepsinden Allah razı olsun.

Bayramların hüzünlü geçmesine sebep olan da, huzurlu yaşanmasını sağlayan da, bizleriz. Bayramın mâna ve mahiyetini bilerek, ona göre davranırsak, Erzurum’lu Alvarlı Efe gibi, “bayram, o bayram ola” der, sevinç ve mutluluğu yaşarız ve paylaşırız. Ama hep menfi şeyleri düşünüp karamsarlıkla günümüzü karartırsak, “bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” diyerek, yeis bataklığında boğulur gideriz.

Kurban Bayramınızı tebrik eder, hayra, huzura, barışa ve kardeşliğe vesile olmasını dilerim.

Okunma Sayısı: 2831
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    26.7.2021 11:01:57

    Allah razı olsun Abdil Ağabeyim. Hislerimize tercüman olmuşsunuz..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı