İnsanın pek çok tanıdığı, akrabası, arkadaşı vardır fakat, dostu pek azdır.
Dostun da has ve hakikî olanı, daha da azdır. Zira hakikî dost, sâdık olur, salih olur, hâlis olur. İnsan dostunun yüzüne baktığı zaman, imanı kuvvetlenir, mâneviyatı yükselir, Allah’ı hatırlar. Günümüzde ise, Allah’ı hatırlatan dostların sayısı oldukça azdır.
Her konuda olduğu gibi, dost konusunda da kemiyete değil, keyfiyete bakmak lazım. Yüzüne baktığınız zaman size tam bir itimat veriyorsa, hal ve hareketleriyle, söz ve davranışlarıyla, güzel ahlâkı telkin ediyorsa, işte o hakikî dosttur. Sohbetinde boş kelam yerine iman hakikatlerinden, Allah’ın Ayetleri ve Rasulullah’ın(asm) Hadis-i Şerifi ve Sünnet-i seniyyesinden bahsediyorsa, işte o size Allah’ı hatırlatan hakikî bir dosttur.
Atalarımız, “küpün içinde ne varsa, dışına o sızar” demişler. Bal varsa, bal sızar, katran varsa, katran sızar. Dışından sızana bakınca, içinde ne olduğu anlaşılır. İnsanın da dış görünüşü, içinin aynasıdır. Suratından görünen, sîretini gösterir. Kalbinde Allah ve Peygamber sevgisi taşıyan, imanlı, inançlı, ibadetli bir insanın dış görünüşü de temizdir, yüzü nurludur. Yüzüne bakınca, kalbindeki nurun dışına sızdığı anlaşılır.
Medine’nin en büyük Yahudi âlimlerinden olan İbn Selam, Peygambet Efendimizin (asm) yüzünü görünce, “ bu güzel yüz sahibi yalan söylemez” diyerek Müslüman olmuştur. Peygamber Efendimiz de (asm) onun adını “Abdullah” olarak değiştirmiştir. Ondan sonra Abdullah öyle bir iman sahibi olmuş ki, Peygamberimiz kendisi hakkında “ Cennetlik görmek isteyen Abdullah bin Selam’a baksın” buyurmuştur. Yani bir yüz, bir Yahudiyi imana getirirken, iman da onun yüzünü cennetlik bir hale getiriyor.
Dostlar bir araya geldiği zaman, sohbetlerinde Allah, Peygamber, iman ve ibadet olur. Boş lakırdılarla, dedi kodu ve gıybetle vakit geçirmezler. Allah’ın verdiği her nefesi, Allah adına kullanırlar. İşte onlar, insana Allah’ı hatırlatan hakikî dostlardır.
Yunus Emre, bir sarı çiçekle dost olur, onunla sahbet eder. Onda Cenab-ı Hakk’ın rahmetini, sanatını, hikmetini seyreder, böylece Yaradanı hatırlar.
Bir de Aşık Veysel’in “sâdık yârim” dediği kara toprak vardır ki, o da hakikî dostlardandır. İnsanın aslı esası, nebatatın anası olan toprak, herkes için dünyada varılacak son duraktır. Düşünen bir insan, bir gün kendisinin de o toprağa gireceğini anlar, ölümü, ahireti, hesap gününü, dolayısiyle Allah’ı hatırlar.
Bize Allah’ı hatırlatan dostlarımız eksik olmasın diyor, herkese ebedî dostlar ve dostluklar diliyorum.