Kopmadan başına küçük kıyamet,
Kıbleye dön, tekbir al ve kıyam et.
Sen hey, cep telefonu veya bilgisayar başında sabahlayan delikanlı! Acele et, gençlik bir şimşek gibi çakıp geçecek. O güzelim yıllar, bir sel gibi akıp gidecek. “Gençliğini nerede ve nasıl geçirdin?” sorusunun cevabını hazırlamaya bak. Yarın bu soru ile karşılaştığında, “Arkadaşlarımla WhatsApp’ta sohbet ettim, facebookta bir şeyler paylaştım, twıtterda ona buna lâf yetiştirdim” diye cevap verecek olursan, bu cevap seni kurtarmaz.
Sen hey fabrikada çalışan işçi, tezgâhı başında mal satan esnaf, masa başında hizmet veren memur! Sabahları işine yetişebilmek için acele ediyor, kahvaltı bile yapmadan evden çıkıyorsun. Geç kalacak olursan bir taksiye atlıyorsun. Peki, ebedî hayatın olan ahirette sana lâzım olacak nafakanı kazanmak için de bu kadar acele ediyor musun? Ezan sesini işittiğinde cemaatle namaz kılmaya yetişmek için taksi çevirdin mi hiç? Yoksa, “Ben de sonra kılarım” diyerek namazı erteleyip, sonra da araya başka işlerin girmesiyle,”neyse, bunu da kaza ederiz” diyerek namazları hep kazaya mı bıraktın? Hiç düşündün mü, sen namazlarını kaza etme fırsatı bulamadan ya senin başına bir kaza gelirse?
Hayatın ebedî olmadığı gibi, yarına kadar yaşamaya da garantin yok. Her an ecel karşına çıkabilir ve “buraya kadar” diyebilir. O zaman duyacağın pişmanlığın sana hiçbir faydası olmayacaktır.
Evet, Cenâb-ı Hak bizim için Cennet yaratmış, ebedî saadet sarayları inşâ etmiş, Cemâlini bize göstermeyi vaad etmiş. Bizi huzuruna dâvet ediyor. Bu dâvete icabet etmek için acele edelim. “Acele işe şeytan karışır” mı? diyorsunuz. Hayır hayır, böyle işlere şeytan karışamaz.
Şeytan, ancak dünyaya ait olan ve tedbir alınmadan yapılan işlere karışabilir. Ama ahirete ait olan hayırlı işlere şeytanın ne haddi var ki karışsın.
Peygamber Efendimiz (asm): “Hayırlı işlerde acele ediniz, tâ ki bir şer gelip o işi bozmasın” buyuruyorlar. Öyleyse, acele edelim, “Ömür sermayemiz çok az, lüzumlu işler ise pek çoktur”. (Sözler, 21. Söz)