Yeni bir yıla kavuşmuş olmak sebebiyle sevinmek mi yoksa üzülmek mi lâzım geldiğini iyi düşünmek icap eder.
Sıkıntıları geride bırakmış olanlar sevinebilir, ama gerçekten sıkıntılar geride bırakılabildi mi? Bu kanaatin bir garantisi var mı?
Zihinler ekseriyetle ‘ekonomik sıkıntı’larla meşgul olduğu için 2026’nın geride bıraktığımız 2025’den daha iyi olacağını gösteren bir tablo maalesef yok. Bununla birlikte elbette 2026 yılının daha iyi olması için fiilî ve kavlî dua etmekte fayda var.
Bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla kavuşma hadisesini, Bediüzzaman Hazretlerinin “Üçüncü Rica”da anlattığı şekilde anlamak en doğrusu. “Yirmi Altıncı Lem’a”da yer alan ilgili ölüm şöyle: “Bir zaman gençlik gecesinin uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyandığım vakit kendime baktım, vücudum kabir tarafına bir inişten koşar gibi gidiyor. Niyazî-i Mısrî’nin; “Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere,/Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber” dediği gibi, ruhumun hanesi olan cismimin de hergün bir taşı düşmekle yıpranıyor. Ve dünya ile beni kuvvetli bağlayan ümitlerim, emellerim kopmaya başladılar. Hadsiz dostlarımdan ve sevdiklerimden mufarakat zamanının yakınlaştığını hissettim.” (Lem’alar, s. 224.)
Ömür binamız ne kadar ‘sağlam’ görünse de nihayetinde her gün bir ‘taş’ bu binadan düştüğüne göre yıkılması ve mahvolması kesindir. O halde ölüme bir adım daha yaklaşan, binasından ‘bir taş daha düşen’ nasıl sevinebilir? Daha doğrusu ‘ölüm’ ile birlikte ömür binası yıkıldıktan sonra hesap verecek olan insan, bu ‘hesap günü’ne hazır değilse ‘yeni bir yıl’a kavuşmuş olmaktan nasıl bir sevinç duyabilir? Acaba ‘yeni yıl vaazları’nda bu meseleler yeterince anlatılabiliyor mu? Hangi insaflı kişi bu gerçeği inkâr edip görmezden gelebilir?
Aynı ‘rica’nın devamında da şu teselli var: “Evet, ey benim gibi ihtiyarlığını hisseden muhterem ihtiyar ve ihtiyareler! Biz gidiyoruz, aldanmakta fayda yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar; sevkiyât var. Fakat gafletten ve kısmen de ehl-i dalâletten gelen zulümat evhamlarıyla bize firaklı ve karanlıklı görünen berzah memleketi, ahbapların mecmâıdır. Başta şefîimiz olan Habibullah Aleyhissalâtü Vesselâm ile bütün dostlarımıza kavuşmak âlemidir.” (age, s. 225)
Ölüme bir adım daha yaklaştık, ömür binamızdan yüzlerce taş düştü ve 2026’ya geldik. Ömrümüz varsa her gün bir taş daha düşecek. O halde, ifade edildiği üzere “Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar; sevkiyât var.”
Bu gerçeğin farkına varabilir ve hayatımızı buna göre tanzim edebilirsek ‘yeni yıl’lara kavuşmuş olmaktan gerçekten sevinç duyabiliriz. Aksi halde ölüm gerçeğini unutup aklı iptal eden eğlencelerle yeni yıl değil, ‘yeni asır’lara kavuşmuş olsak da faydasız...