Zaman, görünen yüzüyle akıp giden bir ölçü olmakla birlikte, hakikat cihetiyle İlâhî kudretin bir aynasıdır. Her yeni yıl, insanın yalnızca yaşını değil; niyetini, istikametini ve kulluk şuurunu da sorgulaması gereken bir duraktır. 1 Ocak 2026’ya girerken dünya üzerinde her gün binlerce çocuk, Allah’ın El-Hâlık isminin tecellisiyle hayata gözlerini açmaktadır. Bu hâl, fıtratın ne kadar temiz, başlangıçların ne kadar saf olduğunu insanın vicdanına ders verir. İnsan ise bu saf fıtratı zamanla hatalarla örter. Geçmiş yıllara dönüp bakıldığında, fert ve toplum olarak birçok kusur ve eksiklikle karşılaşılır. Dünya meşgalesi, gaflet, nefsin aldatıcı istekleri ve geçici hevesler; insanı asli vazifesinden uzaklaştırabilir. Ancak Cenâb-ı Hak, Er-Rahmân, Er-Rahîm ve El-Gafûr isimleriyle kuluna ümitsizlik kapısını kapatır. Çünkü tevbe, insanın düşmesi değil; düştüğünü fark edip Allah’a yönelmesidir. Bu yöneliş, yeni bir doğuş hükmündedir.
Risale-i Nur’un dikkat çektiği temel hakikatlerden biri şudur: İnsanın değeri, geçmişte ne yaptığıyla değil; istikbalde neye yöneldiğiyle ölçülür. Bu sebeple yeni yıl, sadece dünyevî planların değil, iman ve ahiret muhasebesinin de yenilendiği bir vakittir. Zira El-Hakîm olan Allah, hiçbir şeyi hikmetsiz yaratmamıştır. Yaşanan sıkıntılar, çekilen zahmetler ve karşılaşılan imtihanlar; kulun imanını tahkim etmesi için birer ders hükmündedir. Bu noktada Müslüman kimliğinin muhafazası büyük önem taşır. İman yalnızca kalpte saklanan bir tasdik değil; hayatın her alanına yansıyan bir ölçüdür. Peygamber Efendimiz’in (asm) şu ikazı bu ölçüyü açıkça ortaya koyar: “Kim bir topluluğa benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebu Dâvûd, Libâs, 4)
Bu hadis, inanç ve aidiyet meselesinde taklitsiz bir duruşun gerekliliğini bildirir. Noel kutlamaları, her ne kadar günümüzde kültürel bir faaliyet gibi sunulsa da, Hıristiyan inancına ait dinî bir ritüeldir. Müslümanların bu tür kutlamalardan uzak durması; başkalarına karşı bir reddiye değil, Allah’a olan sadakatin tabiî bir neticesidir. Risale-i Nur’un ifadesiyle, iman izzeti başkasına benzemekle değil, kendi hakikatini yaşamakla muhafaza edilir. Allah, El-Basîr ismiyle her hâlimizi gör- mekte, Es-Semî’ ismiyle her sözümüzü işitmektedir. Bu idrakle karşılanan bir yeni yıl; insanı daha dikkatli, daha adaletli ve daha sorumluluk sahibi kılar. El-Adl olan Allah’ın rızasını esas alan bir hayat anlayışı ise hem ferdî huzurun hem toplumsal dengenin teminatıdır.
Sonuç olarak yeni başlangıçlar, takvimlerin değişmesiyle değil; kalbin yönünü Allah’a çevirmesiyle hakikat kazanır. Her gün doğan çocuklar nasıl tertemiz bir sayfa ise, tevbe eden kalpler de Allah’ın izniyle yeniden yazılır. 1 Ocak 2026, bu şuurla karşılandığında; iman, ahlâk ve istikamet adına gerçek bir yenilenmenin kapısı aralanmış olacaktır.
Allah’ın izniyle yeni yılın; gafletten uyanışa, hatadan tevbeye ve boşluktan manaya vesile olması temennisiyle…