24 Mayıs 2012, Perşembe
Aile yazılarımızda kanunlarda son onbeş yılda yapılan bazı değişiklikleri eleştirdik:
-Kadın erkek eşitliği adına ailenin reissiz bırakıldığını ve böylece dağılmaya mahkûm edildiğini yazdık.
-Çocuk hakları adına yapılanlar sebebiyle ana babaların çocuk terbiyesi konusundaki görevlerini ihmal etmeye başladıklarını yazdık.
-Kadına karşı şiddetin önlenmesi istenirken kantarın topuzunun kaçırılmış olabileceğini, aile içi disiplinin güme gidebileceğini yazdık.
Ve huzurunuzda ilgilileri uyardık.
Akla şu sorular gelir:
-Bunların hepsi iyiniyetli gayretler olamaz mı?
-Eleştirmek kolay, ama çözüm ne?
-Ailenin zarar görmesini kim isteyebilir ki?
Bu son soru sanırım en önemlisi. Zira düşmana karşı uyanık olmamız lâzım.
Ailenin düşmanı mı olur? Olur. Hem de çaktırmadan olur. Hayırhah görünür. El Hannas cinsinden olur.
O yüzden de bu düşmanın teşhisi de onunla mücadele de zor olur.
Kim aileden mahrumsa ve nefsine de mağlûp ise ailenin potansiyel düşmanıdır. Zira;
İnsan başkalarının sahip olduğu ve fakat kendisinde olmayan bir şeyle karşılaştığında, iki duygudan biri harekete geçer: Gıpta veya haset (ya da imrenme veya kıskanma).
Bu kişi iyi terbiye almış ehl-i vicdan biri ise gıpta eder. “Onda var, ne güzel, keşke bende de olsaydı” der.
Nefsine mağlûp düşen terbiye ve ahlak mahrumu ise “Bende yok madem, başkalarında da olmasın” der. Bu durum her tür servet için; mal için, şöhret için, sıhhat için geçerlidir. Ya aile için?
Aile için elbette evleviyetle geçerlidir. Zira aile de bir servettir.
Ailesini yani annesini ve bilhassa babasını ve ceddini bilmeyen insan, ak vicdanlı ise babasının kim olduğu sorulduğunda başını öne eğmez. “Cevabı bilmiyorum, ama bu bilgisizliğimin sorumlusu ben değilim, zaten ben kim olduğunu bilmediğim babamın ya da onu bana bildiremeyen anamın hatasından değil kendimden sorumluyum, kendi çocuğumun anne babasını bilme hakkına riayet edeceğim” der.
Oysa aile ve bilhassa baba mahrumu olmaktan başka, bir de vicdan fakiri olan bir kişi, babasının kim olduğunu söyleyememekten kaynaklanan yanlış utancı yüzünden, kendisi gibi başkalarının da babasız olmasını ister.
Bu kişiler fırsatı da varsa aileyi tahrip eder ki kendisi gibiler çoğalsın. Ana-babasının—gerekmediği halde üstlendiği—günahı nazarlarda büyük görünmesin.
Tarihin çeşitli devirlerinde yaşamış bazı kudretli dahiler bunun şahididirler.
Bediüzzaman’ın da dediği gibi “mîrî malından kırk parayı çalan bir adam, bütün hazır arkadaşlarına birer dirhem almasını kabul ile hazmedebilir”.
İşte size, aile düşmanı gizli zındık tasviri.
Uyan ey gözlerim, gafletten uyan.
Okunma Sayısı: 1146
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.