Eskiden ilkokuldan liseye kadar bütün sınıflarda “sınıf mümessili” seçilirdi. Sonra “mümessil eskidi” denildi. Yeni kelime arandı ve bulundu. Sınıflara “başkan” yani “reis”ler seçilir oldu.
Böylece AKP’nin Karadeniz’inin reisleri ile MHP’nin reisleri birleşti. Birincisi ikincisine tabi oldu. Böylece başkanlık meraklıları da iyice arttı. İşte bir örnek:
Genç Kızılay adlı oluşumun Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Birimi Başkanı Furkan Özdemir’in genckizilay.org.tr adresindeki özgeçmişi şöyle:
“İstanbul’da doğdu. 5. sınıfta okul başkan yardımcısı, 8. sınıfta okul başkanı seçildi. Eğitim hayatının erken dönemlerinde başlayan başkanlık serüveni lisede de devam etti. 4 senede 4 lise değiştirdi, okul başkanlığı yaptı. Avrupa Birliği Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri Projesi kapsamında Küçükçekmece’de ve Başakşehir’de İlçe Öğrenci Başkanlığı görevlerini lise hayatı boyunca yürüttü.”
Özgeçmişinde “başkan” kelimesi bu sıklıkta geçen bir gencin halen de “birim başkanlığı” ile yetinmek zorunda kalması ve asıl başkan olamaması üzücü(!).
Bu başkancılık meraklılarına çıkarılan engeller yüzünden memleketin başı dertten kurtulmuyor!
İSTİFA YASAK ARTIK, ANLAYIN!
Zelzeleden sonra muhalifler “kimse istifa etmedi” diyerek siyasileri ve bürokratları eleştirdi.
Bir de üstüne 43 kişinin hayatını kaybettiği Yunanistan’daki tren kazasından hemen sonra Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis’in istifası gelince heyheyler arttı.
Ama anlaşılması gereken bir şey hep unutuluyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen ucubeyle birlikte bakanlar bile ağız tadıyla dilediği gibi, dilediği zamanda ve dilediği sebeple istifa edemiyor. İstifasının kabulünü arzediyor ve kabul edilip edilmeyeceğini padişah hazretlerine bırakıyor. Padişahı da duruma bakıyor ve yerine daha iyi bir pinokyo getiremeyecekse eski pinokyonun istifa talebini reddediyor. Bakanı böyleyse bakmayanı nasıldır siz düşünün…
Defalarca yazdık. Normal hukuk devleti türünden devletlerde istifa tek taraflı bir işlemdir ve kabule bağlı değildir. Ama Türkiye artık öyle değil. Önce bu ucube sistem değişmeli.
KAYSERİ’DEKİ GİZLİ FENERBAHÇELİLER
Kayseri İl Spor Güvenlik Kurulu adlı bir kurul toplanmış ve statlarda yapılan tezahüratları gerekçe göstererek Yukatel Kayserispor ile Fenerbahçe A.Ş. arasında Kayseri’de bugün oynanacak olan maça Fenerbahçe seyircisinin girmemesine karar vermiş.
Birileri bu kararı dava etmiş. Mahkeme yürütmenin durdurulmaması halinde telafisi imkansız açık bir hukuksuzluğun ortaya çıkacağını öngörerek kararın yürütmesini durdurmuş.
Davası devam edecek ama artık sonucun önemi yok. Zira mahkeme pası aldı ve golü attı. Maç sonucu 9-0.
Karara göre Valiliğin (Emniyetin) uygulamaya çalıştığı bu kararı alan kurulun üyelerinin kimler olduğu ve bu kurula hangi sıfatla katıldıkları hususunda belirsizlikler var. Kurulun kararında “güvenlik gerekçesiyle” denilmiş ama nedense(!) Kayserililere serbest ve rakibe yasak bir maç tasarlanmış. Kurulun kararında kararın hangi mevzuata dayandığı da belirsiz. Keyfî yani.
Tezahürat iki manaya geliyor: Birincisi müzahir olmak yani takıma sloganlarla moral vererek yardım etmek. İkincisi ise açığa çıkma ve görünür olma halleri.
Yasaklanmak istenen tezahüratın birinci manadaki müzahir olma değil ikinci manadaki zahir olma olduğu açık. Zira siyasi tezahürat hükümetin ipliğini pazara kadar çıkarmıştı. Kayseri’deki gizli Fenerbahçeliler de pazardaki iplikleri cumartesiden satışa çıkardı.
Demek değişim yakındır…