Biz çocukken boy vermeyi iyi yapardık. Ne de olsa deniz kıyısı çocuğuyuz.
Boy ölçüsü aldırmayı ortaokulda öğrendik. İlk elbisemiz için.
Boy aynasına bakmayı da o yıllarda öğrendik. Serde gençlik vardı.
Boy abdestini de öyle…
Ama “boy verdirme”yi pek bilmezdik.
Nihayet onun da vakti geldi ve onu da öğrendik.
Geçen hafta Sarayıküllide ağırlanan İslâm Ülkeleri Hahamlar İttifakı adlı Yahudi Cemaatinin ileri gelenleri, sarayda huzurda, din adamı ciddiyeti ile bir duâ okumuşlar ve dinleyenlerin bir kısmına “amin” dedirtmişlerdi (Diğer kısmı, fıkradaki gibi “derler” demiş olmalı; Bakan Mehmet Nuri Ersoy, gören sözcü İbrahim Kalın ve görünen başkan Fahrettin Altun meselâ):
Wikipedia’nın bu duâ işi için “bu metin Türkiye Hahambaşılığından temin olunmuştur” açıklamasıyla verdiği bilgiler şöyle:
“Anoten veya Ha-noten, Türkiye Yahudileri tarafından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı kutsama duâsıdır.
“Anoten duâsı, 15. yüzyıldan sonra (1492) İspanya’dan kaçan Sefarad Yahudilerine kapılarını açan Osmanlı Devleti’ne bir şükran ve medyunluk (borç) duygusu içinde yazılmış bir duâdır. Duâ, Osmanlı devlet erkânının Tanrı tarafından güçlü olması, ülkeyi sıhhatli idare etmesi, Tanrı’nın onların yollarını açması ve güç vermesi, onları koruması için okunan bir duâdır. 500 yıl boyunca padişahların ismi zikredilerek okunmuştur.
“Edirne Büyük Sinagogu’nun açılışı ve bu açılıştan sonra sinagogda yapılan ilk düğün töreninde de anoten okunmuştur.”
Duânın güncel metni şöyleymiş:
“İktidarlar üzerinde hükümranlığı ebedî olan
Veliahtlara hükümdarlıklarını bahşeden
Krallara halâskârlık vasfı bağışlayan
David kulunu şer kılıcından kurtaran
Azgın sularda geçitler açan
Denizlerde yollar bahşeden
Yüce Tanrı:
Yüce Devletimiz Türkiye Cumhuriyetini
Ve Başkanı Ulu Efendimiz Recep Tayyip Erdoğan’ı
Mübarek kılsın, korusun, boy verdirsin,
Yardım etsin, büyütsün, yukarılara üstlere taşısın
Ömrünce ve ömrümüzce şanını yüceltsin.”
Millî Gazete refikimizde bu haberin altına yazılmış olan fıkra-yorum ise özetle şöyle:
Oflu yarım Hoca ölüm döşeğinde evlâtlarını çağırıp evini-arazisini ve sair mallarını paylaştırmış. Evlâtlarında hocalık vasfı ve merakı olmadığı için kitaplarını camiye, cenaze yıkama suyu kazanını da kiliseye bağışlamış. Çocukları kiliseye bağışın hikmetini sorunca da şöyle demiş:
“Ula eşekler, dedum ya, benim vaktum azaldı. Âhirete gideyirum. Ne olur ne olmaz, o da bir dindur!”
Biz de doğrusu, Sefarad duâsından meded umduğu anlaşılan iktidarın ve sarayının, bu duâ sayesinde Erdoğan’ın daha hangi “yukarılara” taşınmasını ümit ettiğini bilmek istiyoruz.