“Cemaat mensubiyetini gösteren delillerle örgüt üyeliğinden yargılananların bu suç açısından suçlu olduğuna inanmak böyle fıkralık bir şeydir.”
Mesele şu:
Devlet “sen terör örgütü üyesisin, yani teröristsin, suçlusun” diyor. Sanık “asla değilim, -bu suçtan yana- masumum, kanunun suç saydığı hangi fiili işlemişim, hangi fiilim suç imiş, göster, ispat et, edemedikçe ve beni vicdanımda mahkûm edemedikçe de gerçekte mahkûm etmiş olmayacaksın ve hatta zalim olarak anılacaksın” diyor.
Hep yazıyoruz, -FETÖMETRECİ meselesi vesilesiyle ve fakat onun sancılı istifasından bağımsız olarak- yeniden yazalım:
Bugünkü uygulamada, biri-ikisi suç olmayan eylemlerin üçü-dördü birleşince “terör örgütüne üye olmamakla birlikte destek olma” suçu var sayılıyor. Beşi-altısı birleşince üyelik, yedisi-sekizi birleşince yöneticilik…
Yani evet, bu deliller “bir şeye üyeliğin” delilleri. Ama “terör örgütü”ne değil “cemaat”e üyeliğin delilleri.
Böyle olduğu şuradan belli: Delil sayılan ve metrik sistemle ölçülen (!) bu eylem veya tutumlar 17-25 Aralık 2013 sonrasında başlamıyor, öncesinde de var. Sadece, çoğu, varlığını bu tarihten sonra da sürdürüyor.
Bu dâvâlardaki mahkûmiyet kararlarında şu soruların cevabı verilemiyor:
Bu fiillerin hiçbiri tek başına suç ve suç delili değilken, birleşince neden ve nasıl suç delili oluyorlar?
Bu fiiller arasında suç türünden bir eylemin varlığı ispat ve hatta iddia dahi edilmediği halde, üye olunan yapının, üye olan yönünden, cemaat değil terör örgütü olduğu nasıl varsayılabiliyor?
Mensup olduğu yapının cemaat olduğunu düşünen ve 17-25 Aralık’tan sonra da böyle olduğunu düşünmeye devam eden ve fakat herhangi bir somut suça ve bilhassa darbe suçuna karışmış olmayan ve hatta darbeden de haberdar olmayan herhangi bir kişiyi hangi eylemi sebebiyle “terör örgütü üyesi” sayabiliriz?
Meselâ o örgütün ya da kendisinin “muhalif” olması sebebiyle mi?
Yurt dışına kaçması/kaçırılması, orada gettolaşması ve siyasî muhalif olması sebebiyle mi? Cemaat mensubiyetini gösteren delilleri dahi (bizce anlamsız biçimde) inkâr etmiş olması sebebiyle mi? Devlet tarafından önce “makbul” sonra “muhalif” cemaat olarak görülen ve belki kendisinin de öyle gördüğü bir cemaate üye kalmayı sürdürmüş olması sebebiyle mi?
Bir kısım devlet yetkililerinin “bu yapı artık cemaat değil darbeci terör örgütüdür” tesbitine inanmamış olması sebebiyle mi?
İşte bütün bu sorular ve daha fazlası, FETÖMETRELİ gidişatın tıkanacağının işaretini veriyor. Bu durum, bu dâvâlarda, bu bakışla ve bu delillerle verilmiş ve verilecek olan bütün mahkûmiyet kararlarının eninde sonunda bozulmasına sebep olacak.
Olan, haksız yere perişan edilenlerin dünyasına oluyor ve olacak. Daha çok da olan milletin kardeşlik hukukuna oluyor ve bu gidişle daha da olacak.
En önemlisi de bu zulümden dolayı dinden ve devletten soğuyanların ahireti zarar görecek.
Bizim derdimiz bilhassa son ikisi. Ve bir de İslâm adına ümit vaat eden “hukuk devleti”nin güme gitmesi.
İkazımız bundandır. Duymak ve duyurmak ise sizin vazifeniz.