Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nun üyeleri, yetkileri ve görevleri hakkında bilhassa Bülent Arınç’ın istifası sebebiyle çok şey yazıldı, söylendi.
Bu Kurul Cumhurbaşkanlığı Teşkilâtı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne 15.5.2019’da eklenen 4/A maddesi ile kurulmuştu.
Hüküm şöyleydi: “Millete ve devlete hizmeti geçmiş, bilgi ve birikim sahibi kişilerin bu kazanımlarından istifade edilebilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu oluşturulmuştur. Kurul üyeleri Cumhurbaşkanınca belirlenir. Kurulun çalışma usûl ve esasları ile Kurul üyelerine yapılabilecek ödemeler Cumhurbaşkanınca belirlenir.”
Bakmayın “kazanımdan istifade” lâfına. Asıl istifade tabanı ayakta tutacak vitrin süsü ihtiyacını bu yolla gidermeye çalışan AKP’ye aitti.
Bu Kurul arada bir toplanıyor ve toplantı hakkında basına poz veriyor. Ama zaten olmayan büyüsü iyice bozulmuş olarak.
Okuduğumuza göre önceki günkü toplantı bu Kurul ilk kurulduğunda üye olmayı kabul eden Merhum Yıldırım Akbulut’a rahmet dileğiyle başlamış.
(Kurulun AKP’li olmayan tek üyesi Akbulut aslında bu Kurula uygun bir isim de değildi. Kabul ettiğinde yadırgamış ve Beyefendiliğine yormuştuk.)
Kurula kimler üye bilemiyoruz. Kurul neye yetkilidir, ne iş yapar, gündeminde neler olur, haberimiz yok. Zira tccb.gov.tr adresinde Kurulla ilgili hiçbir resmî bilgi yok. Resmî Gazete’deki bilgi de yukarıdaki hükümden ibaret.
Başlıkta bu kurul için neden “Hazretlerinin Senatosu” dediğimize gelince…
27 Mayıs 1960 Darbesi’nin ürünü olan 1961 Anayasası Osmanlı Devleti’ndeki çift meclis (Mebusan-Ayan) sistemini yeniden getirmişti. (Benzeri günümüzde İngiltere’de, Rusya’da ve ABD’de de var.)
O sistemde TBMM iki alt kuruldan oluşuyordu: Millet Meclisi ve Senato.
Millet Meclisi seçilmiş milletvekillerinden oluşuyordu. Seçilebilmek için ilkokul ya da ali okulu diploması sahibi olmak yetiyordu.
Ama seçilmiş senatör olabilmek için üniversite mezunu olmak ve “tabiî senatör” olabilmek için de devlet tecrübesi gerekiyordu.
Sayın Erdoğan CİYK’yi kurmakla bu “tabii senatörlük” kurumunu yeniden ihdas etmiş gibi oldu.
Bir farkla: Senatörler TBMM çatısı altında idiler ve kendi kendilerine bağlıydılar. Kendi başkanlarını kendileri seçiyorlardı. CYİK’de ise üyeleri cumhurbaşkanı seçiyor ve onlara bizzat “başkanlık” ediyor. Bu haliyle tam bir “kralımızın danışma meclisi” durumunda.
Bu yapının, Erdoğan Vitrini niteliğindeki bu haliyle bir gelenek oluşturması mümkün değil. CHS denilen bu ucube sistemden inşallah geri dönüldüğünde bu sistemin defolu yan ürünü olan bu garabetten de kurtulmuş olacağız.
Asıl meseleye gelince: Gelecek ay seçim var ve Sayın Erdoğan’ın aday olamayacağı belli oldu.
Seçilecek cumhurbaşkanı kendi başkanlığında toplayacağı bir CİYK’e Sayın Erdoğan’ı da dâvet eder mi? Etmeli mi?
Sayın Erdoğan dâveti kabul eder mi? Etmeli mi?
İşte “devlet geleneği” denilen zurnanın “zırt” dediği yer!