Son haftalarda intihar eden polis sayısındaki artış konusu öne çıktı.
Hem mesleğin zorluğu ve hem de “ölüm garantili” intihar için en uygun malzeme olan silâhın zaten hazır oluşu gibi sebepler intihar sayısındaki artışın da sebepleri olarak görülüyor ve gösteriliyor. Oysa bunlar hep var. Oran bakımından artış varsa sebebi başka yerde.
Wikipedia bilgilerine göre, kuruluş biçimi itibariyle hayli vukuatlı ve muhalif bir sendika olan Emniyet-Sen adlı memur sendikasının Genel Başkanı olduğunu söyleyen Faruk Sezer konu hakkında muhalif basının ilgi duyacağı şekilde şöyle demiş:
“Bizim ülkemizde, polisseniz beden oldukça yoruluyor. Teknikle değil, fiziken çalışılıyor. Üç kişinin yapacağı işe 15 kişi gönderiliyor. Gereksiz işlere gönderiliyorlar. … Emniyet teşkilâtı iyi yönetilmediği için sayı artıyor.”
Son 25 günde 15 polisin intihar ettiği gibi haberlerin doğru olup olmadığı hususu elbette tahkike muhtaç. Ama doğru bilgi vererek dedikoduyu önlemesi gereken kanallarda maalesef rakama dair bilgi yok.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün konuyla ilgili açıklamasında sadece şu bilgi var:
“2017’den itibaren yapılan yoğun çalışmalar sonucunda 2017 yılında yüz binde 20 olan intihar oranı 2020’de yüz binde 11’e düşmüştür. Teşkilât olarak bu konuyu sıkı takip etmekte ve çalışmalarımızı aralıksız sürdürmekteyiz. 2021 yılındaki artış diğer yüksek yıllardaki seviyeye ulaşmasa da bu artışın nedenlerini belirlemek üzere gerekli çalışmaları yürütmekteyiz.”
Demek 2021’de bir artış var. Bu kadarını anlamış oluyoruz.
Peki sebep ve çare ne?
İçişleri Bakanlığı yetkilileri elbette bu işe çare bulmaya çalışıyorlardır. Biz başka bir yönden bakalım.
İnsanın kendi hayatına son vermek istemesinin çeşitli sebepleri olabilir:
1- Kendi kendisine ve/veya bakımla görevli başkalarına eziyetten kurtuluş isteği (ötenazi).
2- Ölümden sonrasını çözme ve/veya Cennete kavuşma isteği (felsefî intihar).
3- Öleceğini bile bile savaşma ya da çatışma hali (Görev intiharı, intihar bombacılığı, kamikaze vs.)
4- İnsanların içine çıkamama endişesi (onur intiharı)
5- Hayatın yükünü kaldıramayacağı endişesi ve gelecek ümidinin ve beklentisinin kalmaması (ağır depresyon ve diğer psikolojik bozukluklar).
Polislerin intiharı bunların hepsine dayalı olabilir. Ama sıklıkla mobingden de bahsedildiğine göre dördüncü ve beşinci sıradaki sebepler en sık rastlanan sebepler durumunda.
Amirleri tarafından yanlış işlere zorlandığı ve bu işleri yapmış olmayı kendi vicdanına kabul ettiremediği için intihar eden po-lislerin durumu biraz onur intiharı ve depresyon intiharı karışımı gibi görünüyor. Bu grup üzerinde adlî olarak da durulmalı.
Devlet dediğimiz şey silâhı kontrol altına alabiliyorsa devlettir. Hele devletin silâhı onu namusu gibi koruması gereken personelin kendisine dönüyorsa “bu meslek zor, riskleri var, giren bunu kabul ederek giriyor” denilerek geçiştirilemeyecek kadar önemli bir konudan bahsediyoruz demektir.
İntiharları engellemenin asıl çaresi elbette depresyon tedavisi. Bu tedavinin en önemli şartı ise ümit ve inanç takviyesi.
Polislere ve ailelerine manevî destek konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı’na da dinî cemaatlere de çok önemli görevler düşüyor.
Ama son dönemde “…öcü” damgasını eline geçiren önüne gelene vurduğu için bu konuda hayli zorluk yaşadığımız açık.
Demek burada da asıl mesele hukuka dönmek…