Neredeyse dilimizde tüy bitti ve yaza yaza klavyemiz eskidi.
Beş yıldır yazıyoruz: “Cemaat eşittir terör örgütü” formülü yanlıştır. Somut suç işlemiş olmayan kişileri, sadece cemaate mensubiyeti gösteren deliller yardımıyla terörist diyerek cezalandırmak yanlıştır.
Üstelik bu durum birkaç kişiye ya da olaya münhasır basit bir “adlî hata” değil, esaslı bir içtihat problemi.
Konu kördüğüm halini aldı, yüksek hâkimler de işin içinden çıkamaz hale geldi. Bu gidişin sonunun uçurum olduğunu onlar da görüyorlar ve manevra alanı arıyorlar.
Bunu gören ve çözüm arayan siyasetçi de var.
Çözüm arayan akademisyen de -az da olsa- var. Bunlardan biri de Prof. Dr. İzzet Özgenç.
Özgenç “toplumsal uzlaşmanın temini amacıyla” bir kanun teklifi hazırladı ve beş gün önce kendi internet sitesinde yayınladı.
Konuyla ilgili twitter paylaşımı da aynen şöyle:
“Terör örgütü üyeliği, terör örgütüne yardım, terör örgütünün propagandası gibi belirli suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalar ve verilen mahkûmiyet kararları dolayısıyla toplumda oluşan yaygın ADALET beklentisini karşılamak ve toplumsal uzlaşmanın yeniden tesisi amacıyla, bir kanunî düzenleme yapılmasına âcil ihtiyaç ortaya çıkmıştır. Gelinen nokta itibarıyla, bir kanunî düzenleme yapmadan, bu beklenti ve uzlaşmanın münhasıran yargı kararlarıyla sağlanması imkânsız hale gelmiştir. Bu beklenti ve uzlaşmanın sağlanması için, ülkede bir “af” tartışmasına da sebebiyet vermemek gerekir. Bu durum karşısında ve söz konusu hassasiyetle, yapılması elzem olan kanunî düzenleye ilişkin yasama sürecinde müzakere zeminini oluşturmak amacıyla hazırlamış ve ilgili kamu otoritelerinin bilgisine arz etmiş bulunduğum taslak metin, izzetozgenc.com internet sitesinde yayınlanmıştır.”
Teklifinin özeti net: Somut suç işlemiş olmayan ve fakat buna rağmen terör örgütüne üye olduğu ya da üye olmamakla birlikte yardım ettiği gerekçesiyle hakkında bu suçtan mahkûmiyet kararı verilen kişilerle ilgili tüm yargılamalar yenilensin ve aynı gerekçeyle devam eden dâvâlar da düşürülsün.
Bu teklifi yapan, sıradan bir kişi değil. Bir hukukçu. Ve sıradan bir hukukçu değil, bir akademisyen ve bir ceza hukuku profesörü.
Ankara Hacı Bayram Veli (eski Gazi) Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin kıdemli hocalarından ve Kamu Hukuku Bölüm Başkanı.
Üstelik yürürlükteki Türk Ceza Kanununun ve Ceza Muhakemesi Kanununun baş mimarı ve “Suç Örgütleri” adlı çok satan bir kitabın müellifi.
Son yirmi sene içinde YÖK’ün etkili Yürütme Kurulu Üyelerinden ve Başkanvekillerinden. Yani muktedir bürokraside ve yeni yargıda da ağırlığı olan bir isim.
Daha da önemlisi Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Aslî Üyesi.
En önemlisi de kendi akademik biriminde yapılan bir 15 Temmuz Programında Yargıtay’ın konuyla ilgili dairelerinin başkan ve üyelerine yukarıdaki görüşlerini net ifade edebilmiş bir cesaret abidesi.
Şimdi ne olacak, ne olmalı?
İktidar-muhalefet ayrımı olmadan, bütün partiler ve liderler bu konuyu bu bakış açısıyla gündemine almalı. Onlar almıyorsa ilgilileri onları mektup ve mail yağmuruna tutup gündeme aldırmalı.
Ceza hukuku hocaları İzzet Hocanın düğününe iştirak eder gibi bir kalp huzuru ile bu teklife sahip çıkmalı, geliştirmeli, gündemde tutmalı ve güncellemeli.
TBMM açıldı. Bu konu derhal orada da gündeme gelmeli. Önü arkası konuşulmalı ve bu teklif hemen kanunlaşmalı.
Şimdi olmazsa ne zaman?
Bu işi bu Meclis yapmazsa gelecek seçimden sonraki TBMM elbette bu konuyu bu bakış açısıyla gündeme alacak. Ama toplumsal barış daha fazla zarar görmüş olacak.
Ey muhataplar, gelin daha fazla görmezden gelmeyin, daha fazla inat etmeyin.
Ve ey ilgililer, konuyu siyasetin gündemine alın, aldırın, gündemde tutun…