Daha önce de yazdık: 15-20 Temmuz sonrası yaşanan hukuksuzluklar açısından iniş bitti çıkış başladı. Hızlandırmak da hak arama mücadelesi yapanların elinde.
Bugün taze bir örnek yazalım ki hukuka ve hukuk devletine olan inancımız ve ümidimiz artsın. Ümit beklentiye, beklenti arzuya, arzu talebe ve talep de karara ve hükme dönüşsün.
Hikâye şu: 15 Temmuz sonrasında çıkarılan bir KHK ile 15 Vakıf Üniversitesi irtibat/iltisak gerekçesiyle kapatıldı. “Açan devlet, kapatan devlet, kendi bilir” dedik.
Kapatılan üniversitelerin malları Hazineye intikal ettirildi. Bu da normal ve Anayasa’ya uygun. Zira Vakıf Üniversiteleri kurucu vakıf tarafından özel sektör mantığıyla işletilmekle birlikte kâr amacı gütmezler ve bir tür kamu malı durumundadırlar. Kapatılmaları halinde malvarlıklarının Hazineye kalması da yanlış değildir.
Ama o on beş üniversitenin personeli damgalı işsizler haline getirildi. Bu yanlıştı. Ve bu yanlış, hoca kıtlığına rağmen YÖK’ün bilinçli körlüğü sebebiyle maalesef halen de sürüyor.
O üniversitelerin öğrencileri ise puanlarına ve isteklerine göre çeşitli üniversitelere dağıtıldı.
Gittikleri üniversitelerde hiç de iyi muamele görmediler. Zira hukuksuz ve kanunsuzca yapılan “damgalı” muamelesi onlar için de geçerliydi. O kadar ki diplomalarına bile o damga vuruluyor. (Şimdilik).
Bu dağıtım konusunda öğrenciler için ilginç ve açıkça hukuka aykırı bazı düzenlemeler de yapıldı. Kapatılan vakıf üniversitelerinde paralı okuyan öğrencilerden durumu ve puanı uygun olup da kendi talebiyle devlet üniversitelerinin ilgili bölümlerine yerleştirilenlere “vakıf üniversitesinde okumaya devam ediyormuş gibi devlete ödeme yapma” şartı getirildi.
KHK’yı bu şekilde düzenleyen bürokratların amacı belli ki “siz misiniz ‘…öcü’ üniversitesinde okumayı kabul eden, alın bakalım cezanızı” diyerek o öğrencileri bir biçimde cezalandırmaktı. Bunu herkes böyle bildi ve böyle anladı.
Ardından diğerleri gibi bu KHK da bir gece ansızın kanunlaştı ve konu Anayasa Mahkemesi’ne gitti.
Bu hükmün iptali için açılan dâvâda Anayasa Mahkemesi önceki gün oyçokluğuyla hükmün Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. Böylece bir haksızlık geri sarmış oldu.
Bu âdil karar ve yaklaşım, elbette asıl mağduriyetler yanında neredeyse hiç hükmünde. Farkındayız. Ama bu da bir basamaktır. Bir silgi darbesidir.
Duâ ve gayret edelim ki gerisi gelsin. Gelecektir.