"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir fukara cenazesi -1

Ahmet DURSUN
27 Aralık 2025, Cumartesi
Para, iktidar, güç ve şöhretin kutsandığı toplumlarda güzel ahlâktan, insaf ve merhametten, hak ve adaletten ne kadar bahsedilebilir?

Böyle zamanlarda gerçek bir vatanperverlikle sahte sevgiler; hakikî vatanperverlerle sözde vatanseverler kolayca ayırt edilebilir mi?

Böyle bir zamanda olmalıyız ki, yeni nesiller Safahat’ı bilmezler, ömrü çilelerle geçmiş Safahat şairini de tanımazlar. Bugün vefat yıldönümünü sebebiyle bir kez daha hatırladığımız Mehmet Akif Ersoy, milyonların zihninde sadece İstiklâl Marşı Şairi’dir. Ne Leylâ’sı bildiği İslâm için yaptıkları, ne Leylâsını yükseltecek “Âsım’ın nesli”ne nasıl bir anlam yüklediği, ne de bir iman ve ahlâk abidesi olarak gönüllerde nasıl yer aldığı pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. 

“Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma/ Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?” mısralarıyla adının bir gün unutulup gideceğini mütevazı bir sitemle dillendiren merhum ve  mazlum Âkif’in ismi bugün de yaşamaya devam ediyor; Mehmet Âkif Ersoy ismi son günlerde kirli bir gündemin magazinini oluşturmaya devam etse de… 

Değerleri altüst eden, paslı vicdanların kirli dünyasının yalancı şöhretlerinden söz etmiyoruz. “Viktor Hugolar, Şekspirler, Dekartlar, edebiyatta ve felsefede Bediüzzaman’ın bir talebesi olabilirler” diyen bir Mehmet Âkif’ten; Türkçe, Arapça ve Farsça’yı ana dili gibi bilen, bunun yanında Fransızca ve Rusça eserleri orijinalinden okuyup anlatan, şairliğinin yanı sıra velûd bir mütercim olan, Doğu’yu ve Batı’yı mezcederek yeni bir İslâm medeniyetinin projelerini dillendiren gerçek bir münevverden söz ediyoruz. 

“Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek/Sözüm odun gibi olsun; hakîkat olsun tek!” diyerek hak ve hakikatin adamı olmayı tüm menfaatlere tercih eden, meftun olduğu İslâm’ın doğruluk, dürüstlük, adalet, ahde vefa, sadakat gibi değerlerini korumanın ve fiilen hayata aktarmanın imanın gereği olduğunu bizlere öğreten bir Mehmet Âkif’ten söz ediyoruz. 

“Çalış!” dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,/Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!/Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,/Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!” haykırışıyla Müslümanların tembelliğini, miskinliğini, insanlıktan çıkışını, İslâm’ın en temel prensiplerini çiğneyişini gözümüze soktuktan sonra “Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile.../ Âlem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nâfile!/Kaç hakîkî Müslüman gördümse, hep makberdedir;/ Müslümanlık, bilmem amma, gâlibâ göklerdedir!” mısralarıyla da “Müslümanlıkla aldatış”ı tiksinerek dile getiren, Sebilürreşad’ın idarehanesinde zaman zaman karşılaştıkları Bediüzzaman’dan ders almışçasına “doğru İslâmiyet’i, İslâmiyet’e lâyık doğruluğu” yalnız şiirleriyle değil yaşantısıyla da ortaya koyan sağlam bir mü’minden bahsediyoruz.

—Devamı yarın—

Okunma Sayısı: 188
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı