"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur Suriye’de…

Ahmet DURSUN
17 Ağustos 2025, Pazar
Risale-i Nur, Suriye camilerinde ders olarak okunabilecek…

Bu yalnız Suriye’nin geleceğini ilgilendiren bir müjde değil, İslâm âleminin geleceğine dair tutuşturulmuş bir ümit ateşidir. Bediüzzaman Said Nursî’nin 1911’de Emeviye’de imanla aşıladığı ümit, sıdk, muhabbet, uhuvvet, hürriyet ve hamiyet tohumlarının sümbüllenmesidir. 

Bu bir süreçtir, gün yavaş yavaş ağaracaktır. Bediüzzaman’ın Şam Hutbesi’ni irad edişinin yüzüncü yılında, Risale-i Nur Enstitüsü olarak “İslâm Dünyasının Gelecek Tasavvuru: Hutbe-i Şamiye” başlıklı kongre için biz de Şam’daydık.

Arap Baharı’nın İslâm âlemini çetin bir kışa döndürdüğü, Suriye’nin için için kaynadığı günlerdi. Altmış akademisyen ve Türkiye’den gelen yüzlerce kişiyle Şam’da düzenlediğimiz kongre, bir “gelecek manifestosu”ydu âdeta. O günlerde Suriye sokaklarında hissettiğimiz uhuvvet ve muhabbet esintilerinin sağlam bir barış iklimini doğuracağının habercisi gibiydi. İslâm âlemi,  kendi hükümranlığından başka bir şey düşünmeyen dalkavuk müstebitlerin elinde hürriyetin büyüleyici güzelliğini unutmuş, yalancılığın, riyakârlığın, menfaat-i şahsiyeciliğin pençesinde kıvranıyordu ya! Üzerimize çöktürülen kara bulutlara inat, ayaklarımıza vurulan prangaları kırmak istercesine Süleymaniye Külliyesi’nde ellerimizi semaya açtık, Emeviye’de alnımızı secdeye sürdük, Hamidiye’de Şamlı kardeşlerimizle kucaklaştık ve kongrenin Risale-i Nur’dan süzülen hakikatli müjdelerini haykırdık.    

İslâm âlemini orta çağ karanlığında bırakan hastalıkları teşhis eden ve çözüm önerileri ile günümüze ışık tutan Hutbe-i Şamiye’nin yüzüncü yılıydı. Kutlular Abimizin Emeviye Camii’nde, Suriyeli  kardeşlerimizin şaşkın bakışları arasında Hutbe-i Şamiye’den pasajlar okuması sembolik de olsa çok kıymetliydi. Zira Şam Hutbesi, yalnız İslâm toplumlarının hastalıklarına çare sunmuyor, irad edildiği coğrafyaları da aşarak tüm insanlığın barış ve huzur içinde yaşayabileceği bir medeniyet projesi öneriyordu.

Her şeyi bilen, gözeten ve koruyan Yaratıcı olduğuna göre, Müslümanların ümitsizliğe kapılmaması gerektiği; 

Yoksulluğa, cehalete, atalete, istibdat ve esarete karşı verilecek Kur’ânî bir çaba ile ümitsizliğin yok edilebileceği, 

Doğudan yükselecek bir medeniyetin varlığının ancak ilim ve imanın el ele vermesiyle mümkün olabileceği; 

Sıdkın imanın özelliği, İslamiyet’in temeli, yüksek ahlâkın özü, 

İslâm dünyasının nizamı ve insanlığın cihanşümul bir değeri olduğu;

Sıdkın olmadığı toplumlarda riyakârlık, dalkavukluk ve nifak gibi hastalıkların yayılacağı, İslâm toplumlarının bu hastalıklardan kurtuluşunun doğruluğun her alanda hayata geçirilmesiyle mümkün olabileceği;  

Muhabbetin birleştirici bir maya olduğu, sevgisizliğin iman zaafı, dünyevîleşme, cehalet, istibdat, ırkçılık, bencillik, cemaat ve meşrep taassubu, ihtilaf şeklinde tezahür ettiği; Şam’dan yükselen yeniden kardeşleştirme çağrısının temelinde tevhid inancının ve güzel ahlakın yeniden ihyasının yattığı;

İttihad-ı İslâm’a muhtaç olan İslam âleminin bunu ancak hamiyet-i diniye ile gerçekleştirebileceği ve İslâm toplumlarının ayrıştırıcı değil, birleştirici ortak değerler etrafında kenetlenmesi gerektiği bu kongrede vurgulanan bazı hususlardı.  

Şam kongresinden hemen sonra ne yazık ki Suriye’de iç savaş başlamış, Müslüman toprakları tekrar kana bulanmıştı. İç savaştan kaçarak ülkemize sığınanlardan biri de Suriye Diyanet İşleri Başkan Vekili ve Suriye’nin Haseki Müftüsü İbrahim Nakşibendî idi. Kendisini 2014’te yine Risale-i Nur Enstitüsü olarak İstanbul Üniversitesi’nde gerçekleştirdiğimiz “Kâbe Merkezli Bir Ortadoğu” panelinde konuşturmuştuk. Nakşibendî hepimizi sarsan şu sözleri sarf etmişti: “Risale-i Nur, bütün İslâm dünyası için kurtuluş reçetesidir. Bediüzzaman’ın yolunu takip etmek, özellikle aklı ve gönlü nefsanî duygulardan uzak duran kişilerin işidir. Sizler Risale-i Nurları Arapçaya tercüme ederek Arap dünyasına tanıtmak yerine Arap âlimlerinin eserlerini Türkçeye çevirerek ülkenizde neşrettiniz ve bizleri Risale-i Nur’dan mahrum ettiniz.” 

Risale-i Nur’un Suriye camilerinde ders olarak okutulabilmesinin resmen onaylanması, maziye doğru hüzünlü bir yolculuk yaptırdı bize. Bu haber, Nakşibendî’nin sitemle bahsettiği mahrumiyetin ortadan kalkması anlamına geldiği gibi Hutbe-i Şamiye’de ortaya konulan müjdelerin ve Şam’daki Risale-i Nur kongresinde edilen fiilî duaların gerçekleşmesi anlamını taşıyor benim dünyamda. Rabbim hayırlara vesile kılsın. 

Okunma Sayısı: 229
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı