Müslümanlar olarak şefkat duygusu sapması da yaşıyoruz. Yani, şefkat nedir, kime, ne kadar şefkat edip acımamız gerektiğini bilmiyoruz.
Evet, İslâm literatüründe, nezih kelimelerden birisi de “şefkat.” Bu kelime sırrını, Allah’ın kuşatıcı ve merhamet edici olan sonsuz “Rahman, Rahîm ve Vedûd” isimlerinden alıyor. Şefkat, insânî bir haslet. Risale-i Nur’un dört esasından birisi şefkattir ki, ism-i Rahimin mazhariyetinden gelmiş. (Emirdağ Lâhikası, s. 40) Dolayısıyla “Milletine karşı şer’an, aklen, hikmeten (fayda, maslahatça) mükellef olduğu hiss-i şefkat”i göstermeliyiz. (Bediüzzaman Sünûhat, internet, s. 80)
Hakikî şefkattaki fedâkârlık, ihlâstan kaynaklanır. Ayrıca, Esma-i Hüsna’dan Rahman ve Rahim isimleri, yaratılanlara şefkat ve merhamet gerektirir. Hakikî şefkat, ebedî/sonsuz hayatlarının kurtulmasına vesile olmaktır. Çünkü, “Hayat-ı uhreviye, bütün kâinatın neticesidir. Eğer bu hayat olmasa, kâinatta hakikat denilen herşey, zıddına inkılâp eder. Meselâ nimet nikmet olur, akıl belâ olur, şefkat yılan olur.” (İşaratü’l-İ’caz, Enstitü/internet, s. 230)
İdareciler suçlu da olsalar şefkatle muamele etmeli! Suçunun cezasını da adaletle vermeli, şefkatsizlikle değil! “Acaba bir şeriat, ‘Karıncaya bilerek ayak basmayınız’ dese, tazibinden menetse, nasıl benî ademin hukûkunu ihmal eder? Kella!” (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 66)
Bunun gereği, sadece masumlara değil, zulmedenlere de acıyoruz! İdarecileri de, “Yanlış yapmayın, zulmetmeyin, hak yemeyin!” diye acıdığımızdan uyarıyor, men etmeye çalışıyoruz. Zira, biliyoruz ki, Hak, Adil, Cebbar, Kahhar olan Allah (cellecelaluhu) hayatımızın nefes nefes, adım adım, zerre zerre hesabını soracak!
Evet, onlara da acıyoruz. Çünkü, “Risale-i Nur’un dört esasından birisi şefkattir ki, ism-i Rahim in mazhariyetinden gelmiş.” (Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 40)
Acıyoruz, zira, “Zulme kalben taraf olmak zulme şerik (ortak)” olmaktır. Zalimlere “iltizamen, iltihaken ve fiilen” katılıp destek verip müdafaa etmelerinden dolayı acıyoruz. Ve şöyle duâ ediyoruz: “Allah kimseyi şaşırtmasın, şaşırtırsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse rezil etmesin, rezil ederse perişan etmesin, perişan ederse sersem âvâre etmesin.” (Bediüzzaman, Hutuvat-ı Sitte, internet, s. 104)