Bir ilim, fikir ehlinin en büyük vasf-ı lâzımlarından birisi “emniyeti/güvenirliliği”dir.
Özellikle “ilimde rasih, derin” bir alim, engin bir mütefekkir ve müfessir, cesur bir mücahid, müstağni, ferağat sahibi (haklarından kendi isteğiyle vaz geçme), şefkat ve merhamet kahramanı, muktesit (zaruri ihtiyaç dışında harcama yapmayan, tutumlu), mahviyet, tevazu sahibi tebliğ ve irşadda zirve.
Esasında güven, sadece ilim adamının değil, insanın, özellikle Müslümanın temel sıfatlarındandır. Toplumda da “emniyet/güven” hakim olmazsa tedirginlik, endişe, hatta korkular hakim olur. Orada ne fikri ne ilmi ne teknolojik ne de manevi hizmetlerde gelişme sağlanabilir.
Peygamberimiz (asm) Medine’ye hicret ettiğinde karşılamaya gelen ashabına ilk üç tavsiyesinden biri “emniyeti/güveni yayın” olmuştur. (Tirmizi, Sıfatu’l-kıyâme, No: 2485, vd.)
Esma-i Hüsna’dan olan el-Emin; emân, “mü’min”, emanet kelimesi sözlükte “güven içinde bulunmak; başkalarının güvenli olmasını sağlayan, vaadine güvenilen” anlamındadır. El-Emin, her ne pahasına olursa olsun her zaman doğruluk, dürüstlükten yana olan, yalan sözden ve yalancılardan beri olan demektir.
Peygamberler insanları doğruluğa, dürüstlüğe, iyiliğe ve hak yola davet etmiştir. Son elçisi Hz. Muhammed (asm), güzel ahlakıyla tüm asırlara ve dünyaya örnek olmuştur. Ki, bir ismi El-Emin’dir. Mekkeliler peygamber olmadan önce de ona Muhammed’ül-Emin diye seslenirdi. Düşmanları bile emanetlerini ona teslim ederlerdi.
Peygamber varisi Bediüzzaman da en yüksek derecede “emin” sıfatına sahip bir alim olarak da Asr-ı Saadet’teki “emin”lik modelini çağımıza taşımıştır. En zor şartlar hepis, harp meydanları, güllelerin altında bile iman Kur’an’ı tefsir etmiştir. Hakikatleri en zalim ve cebbar kumandaların yüzüne karşı haykırmıştır:
“Allah’ın kullarından yalnız ilmiyle amel eden alimler haşyet eder, layıkıyla korkar.” (Fatır Suresi, 28.), “Benden yalnız Benden korkun.” (Nahl Suresi, 51.) mealindeki ayetlere de masadak olmuş; O’dan başka hiç kimseden korkmamıştır. “Allah’ın en çok sevdiği cihad; zalim hükümdarın yüzüne haykırılan doğru sözdür” mealindeki hadis-i şerife de. Tarihçe-i hayatı buna şahittir. Kimi ilim, fikir ehlinin korktuğu, sustuğu, sindiği, kaçtığı; kiminin hakim güçlere yaltaklanıp teslim olduğu devrelerde Bediüzzaman dimdik ayakta durmuş, hakikatleri zalimlerin yüzlerine pervasızca dosdoğru ortaya koymuştur. İşte tüm fetvalarına tam güvenebileceğimiz bir peygamber varisi…