“Okumayanların icâzetleri çöpe atılacaktır, mesleğimiz adına konuşma hakları kalmayacaktır” sözünde dikkate alınmayan husus şudur:
Falanca bahisler ve tefsir”in falanca kişi tarafından yazılması ayrı bir mesele. Faraza, tamamlansa bile bu meslek ve meşrebin maddelerinden değildir. Ki, Risale-i Nur’un meslek ve meşrebinin umdeleri bilhassa İhlâs, Uhuvvet ve Hizmet Rehberi’nde yazılmış, maddeler halinde açıklanmış, tasnif ve izah edilmiştir. Ki, okuma mecburiyeti de yoktur.
Bu iddia ile, Nur Hareketinin 60 yıllık hizmetlerini ve hizmetkârlarını-bilmem kimin uğruna-hiçe atmaktır.
Ve şu iki müthiş hastalığa yakalanmaktır: “Üçüncü hastalık: ‘Gurur’dur. Evet, gururla, insan maddî ve mânevî kemâlât ve mehasinden mahrum kalır. Eğer gurur saikasıyla başkaların kemâlâtına tenezzül etmeyip kendi kemâlâtını kâfi ve yüksek görürse, o insan nâkıstır. Böyle insanlar, malûmat ve keşfiyatlarını daha yüksek görmekle, eslâfı izâmın irşadat ve keşfiyatlarından mahrum kalırlar. Ve evhama mâruz kalarak, bütün bütün çizgiden çıkarlar. Halbuki, eslâfı izâmın kırk günde yaptıkları bir keşfiyatı, bunlar kırk senede bulamazlar.
“Dördüncü hastalık: ‘Sû-i zan’dır. ‘Evet, insan hüsnü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan sâikasıyla başkalara teşmil etmesin. Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin. Binaenaleyh, eslâf-ı izâmın hikmetini bilmediğimiz bazı hallerini beğenmemek sû-i zandır. Sû-i zan ise, maddî ve mânevî içtimaiyatı zedeler.” (Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 58)
En küçük dairede yer alan bir Nur Talebesi bile, “Okumayanların icâzetleri çöpe atılacaktır, mesleğimiz adına konuşma hakları kalmayacaktır” demez, diyemez!
Evvelâ, “Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır. (Bediüzzaman, Lem’alar, s. 171)
“Bu Risale-i şerifeler de yazanı, okuyanı, dinleyeni Nur bahçesine, Nur deryasına gark edip de mütefekkir, mütehayyir edip, hepsinden bir çiçek demeti yapmaz da ne yapar?” (Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 67)