“Risale-i Nur dili ağır bir tefsirdir” söylemlerine karşı söylenecek olan ilk şey şudur: Aslında ağır ve anlaşılması zor olan Risale-i Nur değil, anlayışı kıt olan ve hafifleşen, hafifleştirilen biziz!
Risâle-i Nur’un ağırlığı;
● İmân esaslarını,
● Esmâ-i Hüsnâ’yı (Allah’ın en güzel isim ve sıfatlarını)
● İslâmın şartlarını
● Tefsir, hadîs, kelâm, fıkıh, tasavvuf ve ahlâk ilimleri literatüründeki orijinal mefhum, kavram, tâbir ve kelimelerin kullanılmasından kaynaklanır.
Onun üslûbunun püf noktalarını çözmek için az bir dikkat ve yoğunlaşma kâfidir.
Hepimiz bir işi yapmaya veya bir eseri okumaya niyetlendiğimiz andan itibaren düşünür ve kendimize sorarız: Kazancım ne olacak? Bu, lisânı ağır denilen ve Risâle-i Nur Külliyatı için de olmalıdır. Acaba, onu okursak kazancımız ne olacak? Altında nehir, dere akan, çepeçevre bağ ve yeşilliklerle kuşatılmış, müstakil, dubleks, kırmızı kiremitli, şirin bir ev veya son model bir otomobil sahibi olmak yüzde doksan dokuzumuzun hayâlidir. Bunları hayâl mertebesinde bırakmaz, gerçekleştirmek için gece-gündüz senelerce didinir, uğraşır, ölesiye çalışır, çabalarız. Yine de çoğumuz bu arzusuna ulaşamadan bu fâni dünyadan âni olarak göçüp gidiyor!
Şimdi, dünya ile sonsuzluk yurdundaki arsa ve köşkleri kıyas edelim: Dağ başında bir arsanın metrekaresi kaç lira eder? Bedava; gidin; güle güle oturun! Ya köyde bir tarlanın fiyatı nedir?
Yol, su, elektrik, sosyal imkân ve hayat şartlarına bağlı olarak değişir: Yüz bin liraya bulunabileceği gibi, bir, on, yirmi milyon liraya da bulmak mümkündür. Kasaba ve şehirde ise yüz milyon liraları bulur. İstanbul, İzmir’in boğaz içindeki yerin metrekaresi milyarlar, evin trilyon liralar gibi astronomik rakamlarla ifâde edilir!
Altında süt ile bal nehirlerinin aktığı; her türlü meyvenin, çiçeğin, sevimli hayvanın bulunduğu bağ- bahçe içinde; hiçbir gediğin, eksiğinin bulunmadığı; gümüş, altın, zümrütle süslenmiş sonsuza kadar sürecek bir köşk çok pahalıdır! Ve bunun için çabalamak gerekir.
Aslında Cennet köşkünün fiyatı inanılmaz derecede ucuzdur. Sonsuz hazineler Sahibi, cömertliğinin gereği onu bize, “imân, zikir, şükür ve fikir” karşılığında çok ucuza satıyor. Öyle ise, zamanımızın çoğunu Cennette bir köşk sahibi olmak harcamalı değil miyiz?
Bir işe girebilmek için, senelerce çırak olarak çalışıyor veya ömrümüzün 20-25 yılını binbir zahmet ve masraflara katlanarak okumakla geçiriyoruz. Yabancı bir lisan öğrenmek için sıkı çalışıyor; binlerce kelime, yüzlerce kaide ezberliyor; kurslara milyonlarca para ödüyoruz.
Acaba, Cennete girebilmek ve sakinleriyle anlaşabilmek için ne kadar ağır da olsa, Kur’ân ve imân dili birkaç yüz mefhumu veya birkaç bin kelimeyi öğrenmek için Risâle-i Nur’u okumaya değmez mi?