"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İçtimaî ölçüyü kim belirleyecek?

Ali FERŞADOĞLU
17 Haziran 2021, Perşembe
Müslümanın sosyal hayatını da iman, Kur’ân hakikatlerine göre düzenlemesi vicdanî bir zorunluluk.

Şu kesin bir ilmî hakikat ve kuraldır:  

“Her ferdin aklı, adaleti idrakten âciz olduğundan, küllî bir akla ihtiyaç vardır ki, fertler, o küllî akıldan istifade etsinler. Öyle küllî bir akıl da ancak kanun şeklinde olur. Öyle bir kanun, ancak şeriattır.” (Bediüzzaman, İşaratü’l-İ’caz, s. 141) 

Dolayısıyla içtimaî/siyasî ölçü ve prensipleri de kendisi koyamaz. Ancak Kur’ân ve onun tefsiri Sünnet-i Seniyyeye göre hayatını şekillendirmelidir. Kur’ân’ın ihtiva ettiği mânalar, ölçüler, kanunlar ilâçların içindeki kimyevî bileşkenler gibidir. Onlara eczacılar, tıpçılar vakıf olabilir.  

İçtimaî, siyasî ölçüleri kimden soracağız? Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’den… Bu hususta da meali, “Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.” (Nahl Sûresi, 43) şeklinde olan emre göre hareket etmeli. Onlar da, “ilimde rasih/derinlik sahibi” (Al-i İmran Sûresi, 7., Nisâ Sûresi, 59., 83, 125) müçtehidler, müceddidlerdir.  

Ayrıca, ‘Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir.’ (Ebû Dâvûd, Melâhim, 1) hadis-i şerifine göre hareket etmeli.  

Bediüzzaman, “Her asırda dine ve imana tam hizmet eden müceddidler geldikleri gibi, bu acip ve komitecilik ve şahs-ı mânevî-i dalâletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı mânevî müceddid olmak lâzım gelir. (Emirdağ Lâhikası, s. 377) Bu zaman hem imân ve din için, hem hayat-ı içtimâî/sosyal hayat ve şeriat için, hem hukuk-u amme/genel hukuk ve İslâm siyaseti için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister. (Kastamonu Lâhikası, s. 145)

Büyük bir mütefekkir, müceddid ve müçtehid olarak Bediüzzaman; Risale-i Nur’da Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki içtimaî, siyasî ölçü, prensip ve stratejilerini ortaya koymuştur. Ki, içtimaî/siyasî “fetvâ vazifesi” ve “yetkisi” onun: 

“Bu durûs-u Kur’ân’iyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz.” (Bediüzzaman, Mektubat, Enstitü/internet, 413) 

Demek ki, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin içtimaî, siyasî ölçü, prensip ve stratejileriyle hizmet metotlarını da belirleme “vazife” ve “yetkisi” onundur.  

Okunma Sayısı: 1022
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı