“İlm”, Kur’ân-ı Hakîm’de en çok kullanılan kelimelerden biri olup çekimleri ve türevleriyle beraber yaklaşık dokuz yüz (900) defa geçer. Kur’ân kelimelerinin toplamı yetmiş sekiz bindir (78.000) Bu, her 90 kelimeden birinin “ilmi” nazara veriyor demektir.
Kur’ân 153 yerde Allah’ı, Esma-i Hüsna’dan olan Âlim sıfatı ile tavsif eder. El-Alîm: “Olmuşu, olmakta olanı ve gelecekte olacak şeyleri bilen, Kendisine kâinattan hiçbir şey gizli kalmayan ve ilmi küçük-büyük, zâhir-bâtın, gizli-açık her şeyi kuşatan” (M. Murtaza ez-Zebidî, Tâcu’l-Arûs, İlm maddesi.) tarzında tarif edililir.
Kur’ân bütün ilimlerin fezlekelerini, özleri taşıyor. Akla, tefekküre, havale ediyor. Meselâ Kur’ân-ı Kerîm mealen, “Hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir” (Zümer Sûresi, 9) diye ilim ve ilim adamlarını över.
Kur’ân, “Hakkında bilgin olmayan şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalp gibi azaların hepsi sorguya çekilecektir.” mealindeki âyetiyle (İsra Sûresi, 17/36) insanı daima hakikat ve gerçek bilgi peşinde olmasını tavsiye etmekte, yanlış gözlem, duyum ve düşüncelerinden dolayı hesaba çekileceğini ve tam bilgi edinmediği takdirde sorumlu olacağını vurgular.
Kur’ân delil gösterir ve ispat eder ve karşıtlarını delil getirmeye, ispat etmeye dâvet eder.
Buna amir âyetlerden birisinin meali şöyledir: “De ki: İddianızda tutarlı iseniz delilinizi ortaya koyun!” (Bakara Sûresi, 2/111)
Şu halde, bilgi ve belgeye dayanmayan tez kuru bir iddiadan ibaret kalır, geçerliliğini yitirir. Dolayısıyla fen ilimleri din, din ilimleri fen ilmidir.
Peygamberimizin (asm) ilmi öven ve teşvik eden sözleri pek çok, hem de meşhurdur.
Ayrıca İslâmiyet, müntesiplerine, başka medeniyetlerden ilim almalarına engel olmaz, bilâkis teşvik eder. Nitekim Hz. Peygamber (asm) “Hikmet, mü’minin yitiğidir. Nerede bulursa onu almaya en lâyık olan odur.” (Tirmizi, İlm 19; İbn Mace, Zühd 15) demiştir.
Aklın, mantığın, ilmin, ilim adamının, araştırmanın, gözlemlemenin, delil ve belgelere dayanarak konuşmanın emrini veren İslâmiyet hiç doğmatik olabilir mi?