“Tabiat, Allah’ın san’atı ve şeriat-ı fıtrîyesidir. Nevamis ise, onun meseleleridir. Kuva dahi, o meselelerin hükümleridir.” (Said Nursî, İşaratü’l-İ’caz)
Şeriat; izlenmesi gereken yol, Kur’ân’a dayanan İslâm hukuku, doğru yol, İlâhî buyruk, kanun, Allah’ın insanlarının fiillerine, amellerine ilişkin hükümlerinin bütünü, anlamındadır. Bu sözcük, genellikle İslâm dini, dinin emir ve yasaklarının bütünü ve daha özel olarak, Allah’ın Hz. Peygamber (asm) vasıtasıyla insanların dünyevî, uhrevî fiillerini, işlerini düzenlemek için koyduğu kanunlar, düsturlar anlamına gelir. Daha ziyade çoğul (şerai) olarak hükümler anlamında da kullanılır.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Şeriat” kelimesi “Şir’a” (Mâide Sûresi, 5:48) “şerea/şeriat yaptı” (Şûrâ Sûresi, 42:13) “şereû/şeriat yaptılar” (Şûrâ Sûresi, 42:21) ve “şeriat/Din işlerinde uyulması gereken yol” (Câsiye Sûresi, 45:18) kelimeleri ile dört âyette geçmektedir.
Evet, Şeriat, genel olarak “Din işlerinde uyulması gereken yol” anlamında kullanılır. Peki, “İzlenmesi gereken yol” denildiğinde, sorulması gereken, “Kimin yolu izlenmelidir?” sorusudur.
Beşerin mi, filozofların mı, bilim adamlarının mı? Yoksa, Allah’ın, Peygamberlerin mi? Elbette âlemleri ve insanı kim yaratmış ise, ne için yarattığını elçiler vasıtasıyla bildirecektir. O halde, Allah’ın yolu, şeriatı izlenmelidir. Zira, O her şeyin Rabbi, idarecisi, terbiyecisi, yol göstericisidir. Meleküt (mana), mülk (madde), yani, atom, hücre, bitki, hayvan ve insanların Rabbi… Yani, gördüğümüz, göremediğimiz, aklımıza gelen, gelmeyen her şeyin Hâlıkı, Rabbi O’dur.
İşte bu şeriata dinî, Semavî kitaplar kuralları denir. Fıtrî şeriat deyince, fıtrî/fıtrat, “yaratılış”, “huy”, “hilkat”; “fıtrî” kelimesi için ise “yaratılıştan, doğuştan”, “hayat kânunlarına uygun” gibi manalar ihtiva eder. Esma-i Hüsna’dan Fatır, herşeyi benzersiz yaratan demektir. O’nun iradesine, arzusuna uygun, O’nun kudretiyle ortaya çıkman için herşey fıtrîdir ve fıtrattır.
Hâlık ve Fatır olan Allah, her an yeni bir yaratılıştadır. Herşey, Fâtır-ı Zülcelâl’in iradesi istikametinde açılan yeni bir sayfadır. İlmî çalışmaların ortaya koyduğu gerçek şudur: İnsan dini, yani Şeriat kurallarına ve fıtrî şeriata, yani tabiat kanunlarına uygun hareket ettiği nisbette hakikate yaklaşır, huzur ve mutluluğu yakalar.
Zira, tabiatı ve insanı, insan tabiatını biribirine uyumlu olarak yaratan Fatır-ı Zülcelâl olan Allah’tır. Bu uyumu ortaya çıkan Şeriat/din ve fıtrî şeriattır/tabiat, kâinat, mükevvenat, oluşsal âlemdir.
En önemli özellik hür irade ile donatılan insanın imtihan gereği, bu her iki şeriata uyup-uymamakta serbest bırakılmıştır. Ki, “insaniyet-i kübra” böyle ortaya çıkar.