Ben zor yolu seçeyim: sevgiyi... Siz kolay yolu seçin: nefreti...
SULH VE SULH:
Koca dünya bir Suriye konusunda boğuldu. Aklı başında; kalbi yerinde br çözüm sunamıyorlar. Hemen silaha sarılıyorlar. İş bu kadar kolaysa; kapatın öteki okulları, fabrikaları; askerî olsun bütün okullar ve fabrikalar; durma silah üretsin! Madem yaşamak nedir, sorusuna cevabınız yok! Sahi, yaşamak nedir, sizin sözlüğünüzde?
FALAN FİLAN
Yormayın kalbini dünyanın!
Uslu uslu oturun bakıım!
Ne mevsimlerin farkındasınız;
Ne de alıp verdiğiniz nefeslerin...
Gele gele buraya geldiniz:
Gürültü, yalancılık, talan...
Hikâyenizi dinlemek istemiyorum;
Bu ne kadar falan filan...
*
KAYIPLAR:
Yangın; büyüterek mi söndürülür! İzan, insaf, teennî, merhamet, adalet, şefkat... diye kelimeler var/dı; değil mi?!
SİLAH VE KİTAP:
Bıkın artık savaşmaktan! Başka işler bulun, kendinize! Kana doymuşsunuzdur, diyorum. Dünya fani... Hep gideceğiz, zaten! Aceleye gerek yok! Burnunuzdan soluyorsunuz. Güzel bir çay demleyin. Yanında otlu peynir... Kılıcınızı kınına sokun. Kitap karıştırın biraz; iyisinden şiirler okuyun! Cehaletle, fukaralıkla ve savaşla savaşın!
*
YAĞMALANAN ŞEHİRLERİMİZ:
Ne zaman biter bu şehir yağmaları;
Bu beton yığmaları?
*
DEVLET YA DA SAADET:
Hukukun olmadığı yerde devlet/saadet olur mu!
*
DİLİMİZ: İNSANCA
İnsanca konuşmadıktan sonra... nece konuşursak konuşalım; ne fark eder ki!
*
VEDÂLAR
Ha batan gün...
Ha biten ömür...
Vedalar çok telâşlı anne!
*
BAĞDAT’TAN DÖNEN HESAPLAR:
Hesapların, her şeyin bu kadar şaşacağını;
Dünyanın bu kadar sanallaşacağını;
Helal ve haramın bu kadar karışacağını;
Yalanlarla doğruların canciğer kuzu sarması olacağını...
Kimi yakınlarınızın ne kadar uzak;
Kimi uzakların ne kadar yakın duracağını nerden bilecektiniz! Bu yaşananlara kaos diyorlar.
Neyse; nar mevsimi geldi. Birçok rahatsızlığa iyi geliyor. Sanatkâr'ına teşekkürü unutmadan... Ha, suyunu zeytinyağı ile karıştırırsanız; sosyal kansere değilse de doktorların henüz çaresini bulamadığı birçok kansere kemoterapiden iyidir. Anneme faydası olmadı, daha başka yakın uzak tanıdıklarıma da o kimyasallardan çare olmadı. Risale’deki “resmî ilaçlar” tedbirine doktorlar ne diyor, diye de meraktayım.
SÜKÛT İLACI:
Çok konuşuyoruz.
Biraz sussak.
Her şey karıştı.
*
EKMEK Mİ BETON MU?
Namuslu yani tam buğday unlu ekmek çıkacaktı; ne oldu? Torbaya, poşete konacaktı? Ne oldu? İstanbul gibi suyun bol olduğu yerde, paralı su içiyorsunuz. Eski sular kurutuldu. Gökdelen lazım bize! Sular, ekim alanları, ormanlar, göletler çok oldular, ha!