"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şiir ölürse - Ân diyarı (48)

Ali HAKKOYMAZ
15 Haziran 2024, Cumartesi
Cem Karaca Allah yar diyerek öldü. Yahya Kemal -bütün eserlerinin belki de ortalaması diyebileceğimiz- Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nda, “mağfiret iklimi”nde yıkandı.

Her saniye gönlünün aydınlığını artıranlardan bir manevi sofra açıyordu önümüze. 

Tarihimizin bir “şiir romancığı” idi; Süleymaniye’nin belki de son taşı olsun diye yazılmış bu âbide. 

Şiirinin ebedî bayramlara ermesini hangi şair istemezdi!

Talebesi Tanpınar, Bursa’da Zaman’la zamana billur bir avize takar. Dünya ve ahirete Bursa’nın zamanlarından bakar. 

İki şairin “camiye sığınışı” bende sonsuz ve adını koyamadığım yolculukların işaret taşıdır. 

Rüya ve hakikat; zaman ve zamansızlık; fânilik ve sonsuzluk; hayat ve ölüm arası bu biteviye yolculuğun ipuçlarının; sorularına cevap bulamayan birinin arayışının tedirginliğini gördüğünüzde, içinizi bir ürperti mi kaplıyor?

Han Duvarları ile Faruk Nafiz; tozlanmış, küflenmiş tarihin dökülmeye yüz tutmuş perdelerini sıyırır. Ve yankısı dağları tutan nal sesleridir kulaklarımıza dolan… 

Yolculuk, Ulukışla yolundan Orta Anadolu’ya değil; bin yıllık yorgunluğun son adımlarıydı belki onun da hissettiği.

Otuz Beş yaşta Cahit Sıtkı insanlığın başına açılmış en büyük yaranın tedavi yollarını mı aradı; yaraya neşter mi vurdu; o yarayı kaşıyıp kanattı mı; o da başka bir acılı arayışın çığlığı dense yeri… Ama onun çaresini kendisi de bilmiyordu. Bu şiir de gitti gönüllerde bir yer buldu mu; buldu.

Bu, öne çıkan şiirlerde ne var ki bizi bir yerimizden tutuyor, sarıyor, sarsıyor?!

Bir yerlerde bu şiirlerden birkaç mısra okuduğunuzda ortalık hüznün, sevincin, tefekkürün, mütevazılığın harmanı oluyor. 

Bu şiirler birden tanıdık geliyor herkese.

O mısralar -ki mısra kapı demek- hangi kapıları aralıyor bize?! Hele de kıyamet provalarını yaşadığımız bugünlerde; gözyaşı, ayrılık ölüm, yolumuzu sık sık tutuyor. 

Cahit Sıtkı edebiyatımızın en yaralı şairleri arasında ilk sıralardadır diye düşünürüm. 

Bursa’da zamanda Tanpınar’ın ruhu tarihin ışıltısında kamaşır. 

Han Duvarları’nda Faruk Nafiz o bitmeyecekmiş gibi yolculuklara çıkar. 

Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nda Yahya Kemal, bir bayramın sonsuz bayrama dönüşmesinin haritasını çizer. Adı konulmuş konulmamış hasretlerin, özlemlerin bizi alıp götürdüğünü; götürüp getirmediğini; getirip yine aynı yere bıraktığını fakat unuttuklarımızın hatırlanması gerektiğini mi anlatıyordu?! 

Cem Karaca çığlık çığlığa -onca fırtınalardan sonra- Allah’a koşuyordu. 

Gönül ister ki bu şiirlerin her birinin romanı yazılsın; ne bileyim, her birine nazireler yapılsın. 

Bunlar hemen herkesin bildiği şiirler olduğu için özellikle söylüyorum Selim Ali! 

Ölümle, tarihle, tabiatla, insanla, ayrılıkla konuşmak; insanın kendisiyle konuşmasıdır diyordu Bilgin Abi. 

Öyle değil mi Selim Ali; ölümle kim konuşursa konuşsun incelmez mi? 

Şairlerin ince, nazik olmalarında ölümle arkadaşlıklarının rolü yok mu peki?

Öyle uzun uzadıya sert, kızgın şair pek göremezsin. 

Ve şairlerin cömertliğe, dünyaya çok da aldırmazlığına imrenenler de şiirin yolcusu sayılırlar. 

Selim Ali, git şairlerin dizi dibine otur biraz; dünya dönüyor zaten. 

Dünya kabalaştıysa… şiirden uzaklığımızı da düşünsek iyi olur. 

Dünyada -yılda bir de olsa- herkes herkese bir şiir kitabı verse. Çaylarımızın yanında bir küçük şiir kitabı niye olmasın arada!

Şiirin serpelendiği yerlerde ayrılığın sana sarılıp güldüğünü; ölümün sıcaklığını hissetmediysen Selim Ali, bu diplomalar seni senden çoktan alıp götürmüş.

Unutma Selim Ali ki… şiir ölürse kabalığın sırıtkan yüzü uzak değildir.

Okunma Sayısı: 1191
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı