Hürriyetle göz göze geldiğimizde… dilimiz tutulur. Gözlerimiz kamaşır. Sevindirik oluruz belki! Hürriyet; bildiğin güzellerden değil. Ben görmedim amma... Okuduklarıma göre… Aşktan öte bir şey... Aşkın bile kıskandığı... Hürriyet mi? İnsanlığın adı, soyadı... Hattâ ilk adı…
*
HÜRRİYET YA DA ELEĞİMSAĞMA
Yüzün hüzünlü türkülere benziyor. Yürüyüşün ülkemin yolları... Sofran kalabalık, cömert... Tenhasın patika yollar gibi... Şehirler gibi yabancı…Gözlerin eleğimsağma hürriyet… Bir gece düştüğüm köy yollarında... Bir çayın ağladığı, ormanların uğuldağı mısın?
*
HÜRRİYETİN MAKAMI: BAŞ KÖŞE
“Eski hâl muhal…” Ben cumhuriyetçiyim arkadaş! O; sadakatin, adaletin, ilmin, edebin timsali adamlar gibi…
Meclisçiyim bir de demokrat… Hürriyet baş köşede… Tahakkümün, zulmün canı cehenneme; inceli, kalınlı, paslı, pisli, puslu, sisli zincirleriyle…
Yok oymuş, yok buymuş… geç! Karar sende, bende… Diyeceğini de; ülke senin…
Hakikat çığlıklarını duymamışsın Fikret’in.
Âkif’in “İstibdat” şiirini okumamışsın. “Hürriyet Kasidesi”ni Namık Kemal’in… “Hürriyete Hitap”ını Said Nursî’nin.
Seninle aynı kitabı okuyoruz. Aynı adreslere düşemiyorsak; bilmem! İstibdat hangi kılıkta olsa… Geçit vermem diyor; duydun mu?
*
HÜRRİYET KAF DAĞI’NIN ARDI MI?
Gece karanlık, gün karanlık... Karanlık adamlar mı sahnede? Sisli puslu zamanlar bitmez mi?
Uzakta kalan çocukluğum... Aydınlık günlere çok varmış! Ve gençliğim çok ağlamış.
Ah, nasıldı annemin yüzü? Kulaklarımda “yavrum” diyen sesi... İçim ne kadar eski... Uzak; çok uzak masallar... Gelmez, dönmez, gülmez günler... Tanımadığım sokaklar...
Derken beton bir dünya... Asfalt kaplı zamanlar... “Her şeyi maddede arayanlar…”
Konuşmalar nâra... Hesaplar “numara...” Ortalık kadavra, palavra... Kumara mumara giden paralar…
Nerede kalemlerin cızırtısı? Tınısını duyuyor musun hayatın? Ölüme bu ne çok davetiye! Papatyalar, gelincikler unutuldu. Ormanlar yandı, yakıldı. Denizler de kurur mu bu gidişle? Sustu kuşlar sustu.
Yaşamak paslandı. Esaret şahlanıp hürriyet ahlandı. Cömertlik saklanıp cimrilik aklandı.
Ahde vefa mı? Şefkat mi dedin? Muhabbet mi?
Bunlar şikâyet değil...Değil de iç açan hikâyat değil...
*
MÜLTECİLİK HAKKI
Hürriyet, adalet, demokrasi ülkesine iltica etsek; daha dönmesek.
*
OTOSANSÜR ADAM
Herkese söylüyorum: Birbirimizi bu kadar üzmek fazla... Bu sertlik, bu kabalık, bu bağırmak... Yok; bu böyle olmaz!
Aç mıyız, tok muyuz; belli değil... Ne zenginiz ne fakir... Her yanımız cehalet kırışığı... Herkes herkese yabancı...
Para parala[n]dı; alım gücü yok. Diplomaların hepsi yırtıldı. Bir kedi nezaketine muhtacız. Gül tebessümler uzak mı bize?
Ağlamak da gelmiyor içimden. Ayıp değil ya muhabbeti unuttum. Gülmenin adını hatırlat... desem... Ne zamandan beri sen de kayıpsın.
Herkese söylüyorum: Bu gidiş hayra alâmet değil... Bıktığımız şeyler geliyor sofraya. Sen bari içine dön!
Kendi kendimize bile bu sansür. İçimi açamıyorum kendime. Ben yani esirmişim Kendime. Ne zaman kavuşurum hürriyetime?