Kelimesizlik/dilsizlik/konuşamazlık... kanser değilse... ne?!...
*
Okullar “Türkçesizlik Diploması” veriyor.
*
Şöyle bir bakın ekranlara, akranlarınıza; vurgulu/kurgulu/sorgulu/burgulu/durgulu... konuşanımız sağdan sola/soldan sağa kaç kişi?!...
*
Ve niye yazarlar/şairler Türkçe, edebiyat derslerine dâvet edilmez?!... İmkânlar neden değerlendirilmez?!...
*
Hep terör “zirvesi” mi; Türkçe zirvesi niye yapılmaz; niye ki niye?!... O zaman bunu biz yapalım. Gazete olarak ara ara Türkçemiz üzerine manşetler atalım. Hattâ buradan bütün yazarlarımıza sesleneyim: “Türkçe” yazılar için bu bir dâvet olsun. Türkçenin gönlünü alan yazılarınızı okumak isteriz.
*
Her şey dille başlar; dilsizlikle biter.
*
Dili olmayanın hürriyeti de adaleti de hakkı da hukuku da yoktur.
*
Dil yoksa ne konuşsan boş... zaten konuşamazsın ki...
*
Bana dilini/kelimelerini söyle; senin kimliğini bileyim.
*
Okul çok; dil yok... n’ideyim ben bu okulları!
*
Seni dilsiz seni... bir de (şuyum buyum var, diye...) konuşuyorsun!
*
Okullarda Türkçe (dersi) var da... kaç Türkçe öğretmeni var?!
*
Diplomalar -bütün okullar için- verirken... kendisini düzgün yazıp anlatamayanı bir daha eğitime alalım.
*
Birkaç kitap okumamış birine de ehliyet bile vermeyelim.
*
Türkçe, tarihinde olmadığı kadar taarruz ve de ilgisizlikle karşı karşıya...
*
Türkçe diye bir derdimiz yoksa; hiçbir derdimiz yoktur.
*
Türkçe Üniversitesi açılsın, diyeceğim de -şimdilik- demiyorum; öteki üniversiteleri görünce... kalsın, kalsın.
*
Paramızın da olmadığı... dilimizin olmadığı... derdimizi anlatamayız, istemeyi bilemeyiz.
*
İlk darbeyi dile vurduk (1928); orada durduk ve geriye geriye gittik.
*
Adam hukuk, tarih, edebiyat, tıp bitirmiş; daha dün yazılmış kitapların diline ağır diyorsa; evet, ağır olan kitap... sen hafifsin arkadaş!
*
Her şeye vakit ayır, okullar bitir, diplomalar al, çoluğa çocuğa karış, apartmanlar dik, saçını sakalını ağart; iş dilini öğrenmeye gelince hiç oralı olma! Bir dilli değilsen; nerelisin diye de sormuyorum.
*
Dil yarası derindir, derin; ey hekimler derlenin, toplanın, gelin!
*
Aşk... diyorsun; yanıp tütüyorsun sözde. Hayır! Hangi aşk; dilin paslı, kelimesiz, yosun tutmuş. Dilin yoksa kalbin de yok. Dilin yoksa âşık da olamazsın, mâşuk da...
*
Türkçeyi güzel konuşanlara armağanlar vermeyi aklımıza getirelim artık.
*
Türkçe konuşamıyoruz! O incelik... kayboldu. Kayboldu Yunus’un Türkçesi... Âkifin, Yahya Kemal’in... Okullar mı?!... Asfalt bahçeli, duvarlı, tel örgülü... Yeni bir hapishane türü... Dilsiz... Türkçesiz... Ruhsuz...
*
Türkçe yoksa; kalite artar mı?!... Okullarda (düzgün) Türkçe var mı! Kaç öğretmenimiz radyoya, televizyona çıkıp beş dakika kem küm etmeden konuşabilir?!... Biz gülüp ağlayamayız da; kelimelerin rengini, hevesini tanımıyoruz ki...
*
Türkçemiz öldü ölüyor.