Eskiden bir kardeşimiz bana demişti: “Ben, otuz defa Onuncu Söz’ü okuduğum halde, yine tekrar ile okumasına iştiyak ve ihtiyaç hissediyorum.” Hz Üstadın Re’fet abiye mektubundan: “Risaleler Kur’an’dan alındığı için kut ve gıda hükmündedir.
Her gün ihtiyaç gıdaya hissedildiği gibi her vakit bu gıda-yı ruhanîye ihtiyaç hissedilir. Senin gibi ruhu inkişaf edip kalbi intibaha gelen zatlar okumaktan usanmaz.”
Re’fet Ağabey: “Kur’an-ı Hakîm’in envarını ne kadar okursam okuyayım, def’-i cû’ edemiyorum.”
Mustafa Hulusi ağabeyin ifadesi: Tekrar çok tavsiye ediyorum, okuyun, okuyun. Okudukça risaleler feyiz-âver nurları saçıyorlar. Okudukça iştiyaka getiriyorlar, usanç vermiyorlar. Başka kitapları bir iki defa okusan insana usanç veriyor. Halbuki risaleler öyle değil, okudukça başka başka iman halleri telkin ediyorlar. 24
6) ÜSLUP VE İCAZINDAKİ CAMİİYET
Herkes her vakit Kur’an’a muhtaçtır fakat herkes her vakit bütün Kur’an’ı okumaya muktedir olamaz fakat bir Sureye galiben muktedir olur.(...) Demek hiç kimseyi mahrum etmemek için haşir ve tevhid ve kıssa-i Musa gibi bazı maksatlar tekrar edilmiştir.25
Risale-i Nur Şems-i Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın elvan-ı seb’ası, Risale-i Nur’un menşur-u hakikatinde tam tecelli ettiğinden hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitabı ubudiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bir kitab-ı hakikat, hem bir kitab-ı tasavvuf, hem bir kitab-ı mantık, hem bir kitab-ı ilm-i kelâm, hem bir kitab-ı ilm-i ilahiyat, hem bir kitab-ı teşvik-i sanat, hem bir kitab-ı belâgat, hem bir kitab-ı ispat-ı vahdaniyet; muarızlarına bir kitab-ı ilzam ve iskâttır. 26
7) ŞEBABETİ
Tazeliğini, gençliğini muhafaza etmesidir. ”Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat Kur’ân’ın hükümleri ve kanunları o kadar sabit ve rasihtir ki, asırlar geçtikçe daha ziyade kuvvetini gösteriyor.”27
Risale-i Nurun şebabetini Hz Üstadın ifadesinden okuyalım.
“Ceridelerde neşrettiğim umum makalatımdaki umum hakâikta nihayet derecede musırrım. Şayet zaman-ı mazî canibinden, Asr-ı Saadet mahkemesinden adaletname-i Şeriatla davet olunsam; neşrettiğim hakâikı aynen ibraz edeceğim. Olsa olsa, o zamanın ilcaâtının modasına göre bir libas giydireceğim. Şayet müstakbel tarafına, üçyüz sene sonra tenkidat-ı ukalâ mahkemesinden tarih celbnamesiyle celb olunsam, yine bu hakikatları tevessü’ ve inbisat ile çatlayan bazı yerlerini yamalamakla beraber, taze olarak orada da göstereceğim. Demek, hakikat tahavvül etmez; hakikat haktır.”28
8) BEYANIN SELAMETİ VE SIHHATİ
Beyanın selâmet ve sıhhati ise hükmü, levazım ve mebâdisiyle ve âlât-ı müdafaasıyla ispat etmektir.
Kelâm meyvedar bir ağaçtır. Cinayet ve ictinadan himayet etmek için dikenleri ve süngüleri dizilmişler.(...) Güya mütekellim altı cihetini nazara alıp etrafına bir sur çekmiştir. Yani mevzu veyahut mahmulü takyid ile veyahut tavsif ile veyahut başka cihetle vehmin hücumuna müsait noktalarda birer müdafi müheyya ederek, baştan aşağıya kadar mukadder suallere cevap hükmünde olan kuyudatıyla mücehhez etmektir. 29
Dipnotlar:
24- Tarihçe-i Hayat 240
26- STG 426
26- STG 526
27- sözler 658
28-Eski Said Dönemi 18
29-Muhakemat 150