"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hizmet-i imaniyede müfritane irtibatın ölçüsü nasıl olmalı?

Bayram ASLAN
05 Mayıs 2019, Pazar
Dinimiz her şeyde vasatı tavsiye ederken, hizmet-i imaniyedeki kardeşlerin muhabbetlerinin pekişmesinde, -Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle- ‘müfritane irtibat’ tavsiye edilmiştir.

“Kardeşlerinize müfritane âli makam vermek yerine, fevkalâde sadâkat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz.”

Eserlerde bu paragrafı okurken, halk arasında bu başka sözlerin baskın olduğunun ve fiiliyatta o veciz sözlerin uygulandığının farkına vardım.

O sözler ise şunlardır; insanlarla mesafen ateş gibi olsun, çok yakınlaşma yanarsın, çok uzaklaşma donarsın.

Mesafe iyidir, ne canını sıkan olur, ne de haddini aşan olur.

Taş yerinde ağırdır!

“Halbuki, bir söz ne zaman, nerede, hangi makamda, kime söylenmiş” ona göre değerlendirilmeli idi.

Vakıa şu ki, “Birbirini kalben sevenler bir araya gelmek için vesileler ararken, birbirini kalben sevmeyenler bir araya gelmemek için bahane ararlar”.

Üstad Hazretleri, bir araya gelmeyi o kadar önemsemişti ki, hapse girmeyi bile buluşmaya vesile olduğu cihetle rahmet olarak görmüşler. O kadar Nur Talebeleri o günün şartlarında buluşup, hapishanede hasbihal edecekler. İşte pozitif düşüncede zirve..!

Aile çevresinde veya hizmet çevremizde şahit oluyoruz ki kim kimi seviyorsa veya yıldızı barışıyorsa onunla bol bol buluşurken, sevmediğiyle buluşmamak için iş, güç ve bin dereden su getirerek bahaneler üretiliyor.

O zaman bir araya gelmekte de ölçü, ‘hizmet’ler olmalıdır.

Sevgi, saygı ve muhabbetin olmadığı yerde bırakın hizmeti, ot bile bitmez. O zaman hizmetten de önce, sevginin birlikteliğe maya olması lâzımdır.

Her ne kadar menfilikler de olsa, bizler Üstadımızdan aldığımız derse binaen yeis içinde olmayarak, ümit ve şevkle müfritane irtibatı nasıl oluşturabiliriz bunun derdine odaklanmalıyız.

Altını çizerek belirtmek isterim ki, Nur Talebelerinde hakikî birlik ve beraberlik oluşmadan küllî manada hizmet oluşmayacaktır.

Kalpler ittihat ederek geniş daireye sirayet edecek ki, ittihad-ı İslâm olsun, ittihad-ı İslâm olsun ki, insanlık Kur’ân’ın bu asırdaki dersi olan Risale-i Nur’dan istifade etsin. Yoksa kısır döngü oluşur. Yani kendin pişir kendin ye misali gibi olur. Yani her yerde üç beş kişi daima bulunur, havasıyla hakikî birliktelik oluşmuyor o zaman.

Eğer insanlığa okuduğumuz eserleri tanıtmak istiyorsak, evvelâ uhuvvet, muhabbet, tesanüt ve beraberliğin oluşması lâzımdır. Onun için de en önemlisi sırf Allah rızası için müfritane irtibatı kurmalıyız.

Şöyle bir soru aklımıza gelebilir:

Haftada iki defa derse gidip ders dinliyor ve çay molasında kardeşlerimizle müfritane irtibatımızı kurmuş olmuyor muyuz?

Elcevap: Evet, kısmen irtibatta kalmış oluyoruz, fakat hakikî müfritane irtibatı maalesef idrak etmiş olmuyoruz. Çünkü medrese ortamındaki muhabbet kısmen biraz resmî kalıyor ve uzun vadede kümelenmeler oluyor. Yani görüyorum ki herkes kendi yaşıtı ve akranıyla muhabbet ediyor. Bu da yeni gelenlerin dışarıda kalmasına sebep oluyor. Ondan dolayı yeni gelen arkadaşlar hizmete entegre edilemiyor.

Halbuki hizmete ilk başlayan üç arkadaş canla başla çalışırken sayı on altıya çıktığında daha verimli olması gereken hizmet şuuru ve bilinci daha azalmış oluyor. Bunun sebebi ise çok etken olabilir.

Yapılan bir ilmî araştırmada bir grubun sayısı ne kadar çoğalırsa sorumluluk düşüncesi o kadar azalıyormuş. O zaman küçük gruplara bölünmeli mi yoksa Üstadımızın dediği on altı fedakâr kardeş olup, birbirimizin gözüyle görüp, kulağıyla işitip ve hakikî yardımlaşmayla mı problemi çözmeliyiz.

Yoksa dünya bilim adamları dünyada yeni buluşlar (kara deliklerin varlığını tesbit ettiler, güneşimizden milyonlarca büyük ve her şeyi yutar mahiyette olduğu kamuoyuna paylaşıldı, haberler) yaparak insanlıkla paylaşırken, bizler Üstadımızın yıllar önce haşri ispat dersinde kara deliklerden bahsettiğini dile getiremeyeceğiz..

Onun neticesinde bilim adamlarının nazar-ı dikkatini Kur’ân’a ve Nurlar’a çeviremeyeceğiz maalesef..

Netice, insan neye odaklanır ve neyi isterse onu başarır, azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Birçok vesileyle müfritane irtibatı sağlayabiliriz.

Şöyleki…

1. Ayda bir umuma açık sabah namazını medresede eda edip kahvaltılı muhabbet tertiplenebilir. Bunun için de erkanlar da müthiş muhabbet olmalı ki geniş daireye sirayet etsin.

2. Yakınlarımız hasta olduğunda üçbeş kişi ile hastaneye veya evine (Sünneti Seniyye çerçevesinde) ziyaret edebiliriz. Hastalar Risalesi’nden bir iki deva okunabilir. Bu vesile ziyaret eden arkadaş grubu yolda hem muhabbet hem irtibatı elde edebilir. Bu arada hastanın hasta olunca psikolojik durumunu araştıralım..!

3. Vefat eden eş, dostumuzun taziyelerine gerektiği yerde ailemizle gereken yerde dâvâ arkadaşımızla taziye etmeliyiz, gerekirse taziyeden sonra yine medresedeki kardeşlerimizle evine gidip taziye Risalesi’nden duruma göre bir meseleyi okumalıyız. İnsan psikolojisinin her zaman aynı olmadığının farkında olmamız lâzım. Yakınını kaybetmiş birisinin psikolojik durumunun diğer zamanlardan farklı olduğu muhakkaktır.

Yoksa sadece medrese ye gelenler bu eserlerden istifade ederler..

4. Hapishanelere ziyaretler ayarlanıp izin alınarak ders yapılarak orada olanlar topluma kazandırılmaya çalışılmalı..

5. En önemlisi insanlar hapishanelere düşmeden hamiyetli olma derdine düşmeli insan. Evimize üç ayda birde olsa ev dersini alıp yakın akrabamızı, arkadaşımızı çağırmaya çalışmalıyız. Biz vazifemizi yerine getirip Rabbimizin vazifesine karışmamalıyız, düsturunu aklımızdan çıkarmamalıyız..

İlây-ı Kelimetullah’ı tebliğ etmezsek, başımıza daha çok sıkıntıların geleceğinden korkarak, gayretli olanlardan olalım inşallah..

Okunma Sayısı: 1767
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı